29 Eylül 2014 Pazartesi

Kiralık Eş - Christine Bell (For Hire #1)

Kitap Adı: Kiralık Eş

Yazar Adı: Lara AdrianOrijinal Adı: Wife For HireÇeviri: Pınar PolatYayınevi: Nemesis Kitap

Sayfa Sayısı: 346

Basım: Eylül 2014

Seri Adı: For Hire 

Seri Sıramalası:

#1 Kiralık Eş / Wife For Hire – Lindy&Owen 

#2 Guardian For Hire – Sarabeth&Gavin

Seri Bilgisi ve Yazarın Diğer Kitapları Hakkında Bilgi Almak İçin TIKTIK!

"Eğer bir insanı hayatınızın merkezine oturtursanız o kişi çekip gider. Peki, bu sizi ne duruma düşürür? Ne duruma düşüreceğini söyleyeyim. Karanlıkta yalnız başınıza bırakır."

"Üç haftalık bir pozisyon için, yeterli oyunculuk deneyimine sahip, 25-35 yaşlarında hoş bir kadın aranıyor. Dizi ya da film oyuncuları başvurmamalıdır. Tam üç hafta boyunca 7 gün 24 saat ulaşılır olmak karşılığında ücret net 20,000 Dolar'dır. Başvuracak kişinin seyahat engeli olmamalıdır."

Lindy bu ilanı okuduğunda başvurmak zorunda olduğunu biliyordu. İsmini yedi cücelerden almış yedi tane köpek yavrusu ve kimsesiz bir kadına bakan Lindy borç batağındaydı. 20.000 dolar onun ihtiyacı olan her şeye yetecek bir miktardı. İlana başvurdu. Böyle enteresan bir ilan veren kim olabilirdi ki?

Owen, bu kadar saçma bir işe girişecek bir adam değildi. Ama kız kardeşi için her şeyi yapabilirdi. Bu üç haftalığına bir eş kiralamak ve kız kardeşinin tüm parasını dolandıran adamı araştırıp tüm foyasını ortaya çıkarmaya çalışmak olsa bile!

Böylece Lindy ve Owen bir eş gibi araştıracakları adamın işlettiği problemli çiftler için birebir olan o otele gittiler. 

Ancak işler göründüğünden daha karışıktı, üstelik Owen ve Lindy birbirlerine karşı hissettikleri çekimi kontrol edemez hale gelmişlerdi. 

Bu iş nasıl sonlanacaktı?

----

Son zamanlarda hep sevdiğimiz konulardaki kitaplar üzerinden gidiyoruz. Zoraki, anlaşmalı evlilikler, çirkin güzeller ve nihayet kiralık eş/sevgili/nişanlılar!

Beyaz dizilerde çok fazla rastlayacağınız bu konuyu da çok severim ben. 

Karakterleri sevdim, özellikle Lindy'i!

Owen'ı çok fazla tanıyamadık bana göre.

Ama Lindy çok güzel aktarılmıştı. Şuh, cilveli bir kadın değil. 

Aksine doğal, dürüst, olduğu gibi, hatta ara ara şaşkın biri. 

Sevilesi bir karakterdi. Owen'ın kız kardeşini de çok sevdim. Seri şimdilik 2 kitap olarak görünüyor, eğer 3 çıkarsa umarım ki Cara hakkında olur. 

Yazarın sade akıcı bir anlatımı var.

Romandan çok gelişmiş bir beyaz dizi ya da novella tadı var.

O nedenle bir roman değil, novella beklentisiyle okursanız daha çok zevk alacağınıza inanıyorum. 

Kafa dağıtmak için birebir, oldukça komik bir hikaye!

Tam da kitap sonudaki alıntıda dediği gibi ^_^ :

"Kendi hikayenizden sıkıldığınızda romantik bir kitap okumak iyi gelir."

PUANIM: ♥♥♥♥

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

27 Eylül 2014 Cumartesi

For Hire Seri Sıralaması ve Christine Bell'in Diğer Kitapları

Merhabalar,

Seri sıralamasına ve yazarın diğer kitaplarına bir göz atalım dedim.

Tur kitabımız Kiralık Eş, For Hire serisinin ilk kitabı ve yazarın da Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı. 

Orijinal ismi Wife For Hire olan kitap, oğlumuzun kız kardeşinin mal varlığına el koyan adamı araştırabilmek için eş kiralamak üzere gazeteye ilan vermesiyle başlıyor. 

Karşısına çıkan kadın ise dürüst ama bir o kadar da şaşkın ve komik biridir. Üstelik Owen da Lindy de baştan çıkmıştır. :)

Seri şimdilik iki kitaptan oluşuyor. 

İkinci kitap ise Guardian For Hire.

Karakterler ilk kitaptan tanıdığımız psikolog Sarabeth ile sokaklarda büyümüş eski ordu mensubu Gavin. İlk kitaptaki bir olay sonucunda ikili bir anlaşma yapacak gibi görünüyor. 

İkisini de ilk kitapta sevmiş biri olarak 2. kitabı heyecanla bekliyorum ^^

Yazarın diğer kitaplarına bakacak olursak; Dare Me serisi. 

Seri 3 kitap ve 2,5 nolu bir novelladan oluşuyor. 

For Hire serisine göre biraz daha adult bir seri. 

Ancak kitapların konusu oldukça merak uyandırıcı. 

#1 Down For The Count

Doğruluk mu, cesaret mi?

Lacey ve en yakın arkadaşının abisi, kötü çocuk Galen'ın hikayesi. 

#2 Down And Dirty 

O, karşı koyamayacağı bir meydan okumaydı... 

Cat ve Shane'in hikayesi

#2,5 Down The Aisle

Geleceklerinin birlikte kolay olacağını düşünmüştü. 

Lacey ve Galen'ın hikayesinin devamını anlatan bir novella

#3 Down on Her Knees

Dört ders, hepsi bu kadar...

Dedektif Rafe ve Courtney'nin hikayesi.

İsmine dikkat!

Perfectly Matched Serisi iki kitaplık bir seri.

#1 Dirty Trick

 Çöpçatan Grace ile Swat üyesi Trick'in hikayesi.

Konusu ise tam olarak; çöpçatanın kendi çöpü çatılırsa nasıl olur? ^^

#2 Dirty Deal

Yine çöpçatan olan Serena ile Bryan'ın kitabı...

Stormy Gale serisi ise yine iki kitaplık bir seri. Ama bu kez fantastik bir seriyle karşı karşıyayız.

Zaman yolculuğu üzerine kurgulanmış seri. 

En sevdiğim konulardan biridir desem *_*

-------

Yazarın birçok kitabı mevcut.

Umarız ki Nemesis Kitap bu kitaplarla da bizi buluşturur  ^^

Sevgiler!

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

26 Eylül 2014 Cuma

İlahî mizanda tartılmaya hazır mısın?

Ölüm her an kapımızı çalabilir. Bizi ahiret hayatında bekleyen zorluk ise amellerimizin tartılması. Peki, dünya hayatında sağlığımızı dikkate almak için kilomuzu günbegün tartarken manevi hayatımız için bu konuda ne yapıyoruz? Ebedi hayatta da bizi bir mizanın beklediğini ne kadar hatırlıyoruz?Diyelim ki bir süredir baş dönmesi yaşıyor, merdiven çıkmakta zorlanıyorsunuz. Bir doktora gidip tahlil yaptırdınız ve sizi bir diyetisyene yönlendirdi. Diyetisyene gittiniz ve sizi bir tartıya çıkardı. Kilo ve yağ fazlalıklarınızdan kurtulmak, vücut dengeniz için iyi olacağınız bir reçete sundu. “Yağlarınızın azalması için şöyle bir yeme disiplinine gireceksiniz, şu kadar yürüyüş yapacak, stresten kaçınacaksınız. Sağlık için bunlar şart.” diyerek sizi yeni bir hayat düzenine davet etti. Böylece aylık yaşama disiplininizi oluşturdu. Her ay tartılma ve diyetisyene rapor verme, ona karşı mahcup olmama durumu da sizi yeme içmelerine daha çok dikkat eden bir insan haline getirdi.İnsanın dünya-ahiret akışındaki durumu da buna benziyor esasında. Dünyada yaşayacaklarımız üzerine ahirette Allahü Teala’nın tartısında tartılacağız. Tartı, O’nun huzurunda olacak. O tartıda hayatımızın en ince ayrıntıları ortaya çıkarılacak. Diyetisyenin önündeki tartı nasıl konuşuyorsa, “İlahi mizan”, ellerin, ayakların, gözlerin, kulakların, derilerin üzerine yazılmış olan ‘dünya hayatı belgeleri’ni ortaya saçacak. Nitekim Allahü Teâla, insanların yüce divanda yaptıklarından hesaba çekileceklerini Zilzal Sûresi’ndeki, “Zerre ağırlığınca hayır yapan onu bulur, zerre ağırlığınca şer yapan da onu bulur.” ayet-i kerimesiyle haber veriyor. Ayetteki ‘zerre miktarı’ ifadesiyle en küçük bir hayır ya da şerrin Allah nezdinde kaybolmayacağı açıklanıyor.Mizanları ağır gelenler kurtuluşa erecekMizan, mükelleflerin iman ve amellerinin kıyamet gününde değerlendirilmesini sağlayan şey anlamında Kur’an terimi. Sözlükte, vezn kökünden türeyen mizan ‘tartı aleti, tartmada kullanılan ağırlık; adalet’ manalarına geliyor. Ayet ve hadis-i şeriflerde kullanılması manasıyla mizan, ahiret hallerinin belli bir merhalesinde mükelleflerin, sorguya çekilmelerinin tamamlayıcı bir işlemi olarak ceza veya mükâfatı gerektiren amellerinin kemiyet açısından değerlendirilmesi şeklinde belirginleşmiş. Vezn (vezin) kavramı ise Kur’an-ı Kerim’de yirmi dört yerde geçiyor. Bunların bir kısmında Allah’ın kainatı yaratıp yönetmesindeki ölçü ve ahenge temas ediliyor. On kadar ayette insanların ölçü ve tartılarda, ayrıca hak ve hukukla ilgili davranışlarında dürüst ve adil davranmalarına vurgu yapılıyor. Bir ayette ahirette veznin mutlaka gerçekleşeceği, diğer bir ayette de kıyamet gününde adil terazilerin kurulacağı ve kimseye haksızlık yapılmayacağı bildiriliyor. Kur’an’ın üç sûresinde peş peşe yer alan ikişer ayetin her birinde mizanın çoğulu olan mevâzîn kelimesi geçiyor. Bunlardan biri olan Kari’a Sûresi’nde Allah (cc), “O gün kimin tartılan ameli ağır gelirse. İşte o, hoşnut edici bir yaşayış içinde olur. Ameli hafif olana gelince. İşte onun anası (yeri, yurdu) ‘hâviye’dir. Nedir o (hâviye) bilir misin? Kızgın ateş!” ayet-i kerimeleriyle ilkinde mizanları ağır gelenlerin kurtuluşa ereceği, ikincisinde mizanları hafif gelenlerin hüsrana uğrayıp cehenneme gideceğini ifade ediyor. Mizanın mevcudiyeti çeşitli hadis rivayetleriyle de desteklenmiş. Hadis âlimi Ebu Davud’un Sünen’inde geçen bir hadis-i şerife göre bir gün Hz. Aişe ağlar. Efendimiz Hz. Muhammed (sas) ona, “Niçin ağlıyorsun?” diye sorar. Hz. Aişe (ra), “Cehennem aklıma geldi de ondan ağlıyorum. Siz erkekler kıyamet günü eşlerinizi hatırınıza getirir misiniz?” der. Peygamber Efendimiz (sas), onun bu sözlerine su cevabı verir: “Sadece üç yerde kimse kimseyi düşünmez. Birinci amelleri tartan mizan önünde, herkes iyi amellerinin baskın mı çıktığını yoksa hafif mi kaldığını öğreninceye kadar. İkincisi amel defterleri dağıtılırken, herkes amel defterinin sağ tarafından mı yoksa sol tarafından mı veya arka tarafından mı verildiğini öğreninceye kadar. Üçüncüsü cehennemin ta ortası üzerine sırat kurulunca. Herkes üzerinden aşıp aşamayacağını öğreninceye kadar.”Dünyadaki her kıymete, onu tartabilecek bir mizan ve ölçü vazedilmiş. Ancak akıl, ruh, his, kafa ve bunların neticeleri için herhangi bir ölçü konulmamış. Halbuki yediğimiz, içtiğimiz gıdaları tartabilecek mizanlar var. Enbiya Sûresi’nde Allahü Teala, “Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Hiç kimseye bir haksızlık edilmez. (İnsanın yaptığı iş), bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa onu getiririz. Hesap gören olarak biz yeteriz.” buyuruyor. Ayette de görüldüğü gibi bu dünyada, insan ledünniyatını tartabilecek bir mizan yok. İçe doğru her derinleşmede inkişaf eden bir duygunun semeresini tartamıyoruz. Öyle ise bütün bu ulvi duyguları dahi tartacak bir mizanın kurulacağı, ahiret denen gün olacak. Ve bu duygular orada kılı kırk yarar şekilde tartılacak. Zira insanın dış uzviyatı için bir ölçü vazedilmiş. Halbuki onun dışından daha parlak ve çok daha ulvi olan ledünniyatı için herhangi bir mizan, ölçü konulmamış. Bu ölçü içinde yaşadığımız dünyada görülmediğine göre ahirette vazedilecek.Kur’an ve Sünnet’in açık beyanları, vezin ve mizanın ahiret hallerinden veya orada gerçekleştirilecek işlemlerden biri olduğunu gösteriyor. Esasen mükelleflerin ceza veya mükafat gerektiren hareketlerinin kayıt altına alındığı ve ahirette bunun muhasebesinin yapılacağı sabit olunca sözü edilen davranışların değerlendirilmesi anlamına gelen mizanın hakikati de ortaya çıkıyor. Sem’iyyat bahisleri içinde yer alan mizanın nasıl gerçekleşeceği hususunda nasların zahiri mânalarıyla yetinmeyi esas alan selef âlimlerinin yanı sıra konuya dünyadaki tecrübelerin ışığı altında yaklaşmak isteyen, ayrıca bu meseledeki hükmü Allah’a havale eden âlimler de mevcut. Naslarda terazi kelimesinin yer alması ve hadis rivayetlerinde “terazinin gözleri, çevrilen sayfalar” gibi ifadelerin geçmesinden hareket eden bazı âlimler, mizanın dünya hayatında kullanılanlarda görüldüğü gibi iki gözü ve ortada dili bulunan bir alet olduğunu kabul etmişler. Din terminolojisinde “amel” diye isimlendirilen iyi veya kötü davranışlar maddî değil manevi varlıklar grubuna girdiğinden (a’râz) maddî anlamdaki ölçü ve tartının sınırları dışında kalır. Bu sebeple amellerin değil onların yazılı bulunduğu sayfaların (amel defteri) veya bu davranışları ortaya koyan kişinin kendisinin tartılabileceği düşünülmüş. Mu’tezile ekolüne mensup bazı âlimler bir taraftan amellerin vezne müsait olmayan arazlar konumunda olduğunu, diğer taraftan mizan kelimesinin “adalet” manasında da kullanıldığını göz önüne alarak kıyamet günündeki mizanın “adalet ve hakkaniyet” anlamına geldiğini söylemişler. Kadı Abdülcebbâr, bazı alimlerin Kur’an’daki bir kısım kullanılışlarını dikkate alıp mîzanı “adl” mânasına yorumladıklarını belirttikten sonra zaruret olmadıkça bu tür mecazi yorumlara başvurmanın doğru olmayacağını kaydetmiş. Mîzan “tartılan şey” (mevzûn) mânasına da geldiğinden amellerin nur veya zulmet özelliğine bürünüp değerlendirilebileceği de düşünülmüş. Mizan konusunda benimsenen bir görüş de onun amellerin miktarını tesbite yarayan bir şeyden ibaret olup niteliğinin bilinemeyeceği ve dünya terazileriyle mukayese edilemeyeceği şeklinde.Eşya arasındaki denge bozulduğunda kainatın düzeni de altüst oluyorÜstad Bediüzzaman Said Nursi, ism-i Adl’in, cilve-i âzamından gelen kâinattaki adalet-i tâmmenin, umum eşyanın muvazenelerini idare ettiğini söyüyor. Ve beşere de adaleti emrettiğini haber veriyor. Rahman Sûresi’nde kainattaki düzen ve dengenin tam bir adalet olarak tanımlandığını şu şekilde açıklıyor: “Gökyüzünü yükseltip nizam ve ölçü verdi. Tâ ki ölçüde sınırı aşmayın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle yerine getirin ve âhiretteki mizanınızı ziyana düşürmeyin.’ âyetindeki, dört mertebe, dört nevi mizana işaret eden, dört defa mizan zikretmesi, kâinatta mizanın derece-i azametini ve fevkalâde, pek büyük ehemmiyetini gösteriyor. Evet, hiçbir şeyde israf olmadığı gibi, hiçbir şeyde de hakikî zulüm ve mizansızlık yoktur.” Üstad, eşya arasındaki denge bozulduğunda, kainatın tüm düzeni altüst olacağı gibi, insanlar arasındaki adalet ölçüsü bozulduğunda da tüm sosyal ilişkilerin temelinden sarsılacağını söylüyor.

Okuyan Kızlar Kulübü 37. Blog Turu: Christine Bell - Kiralık Eş / Tanıtım - Çekiliş

Herkese merhaba!!

Okuyan Kızlar Kulübü 37. Blog Tur konuğu Nemesis Kitap’tan çıkan Kiralık Eş kitabıyla Christine Bell oldu. Kitabımızın konusu klasik ama yazarımızın anlatımı çok eğlenceli :)

Kitabımızı Tanıyalım:

Gazetelerdeki iş ilanlarının sürekli takipçisi olan Lindy Knight, gırtlağına kadar borca batmıştır. Sıradan bir işin kendini kurtarmasına yetmeyeceğini bilse de, aramaya devam eder ve bir gün, ilginç bir ilanla karşılaşır.

Üç haftalık bir pozisyon için, yeterli oyunculuk deneyimine sahip, 25-35 yaşlarında hoş bir kadın aranıyor. Dizi ya da film oyuncuları başvurmamalıdır. Tam üç hafta boyunca 7 gün 24 saat ulaşılır olmak karşılığında ücret net 20,000 Dolardır. Başvuracak kişinin seyahat engeli olmamalıdır.

İlk başta garip gelen bu ilan, ödemesi gereken borçları hatırladığında, bir çıkış kapısı gibi görünmeye başlar. Lindy, hayatının en cesur hamlelerinden birini yapacak ve bu işi kapmak için harekete geçecektir.

Tur Takvimimiz

25.09.2014

Takvim – Duyuru – Çekiliş

Çekiliş için tık tık!!

26.09.2014

Pudra Tozu - İtalyan Sosunun Baştan Çıkaran Cazibesi

Kitap Tutkusu – Christine Bell ile Röportaj

Kütüphanemden Kitap Manzaraları – Seri Bilgisi ve Christine Bell’in Diğer Kitapları

Fighting!! – Ön okuma 

27.09.2014

Yorumlar

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

Fighting!! 

Katkılarından dolayı Nemesis Kitap’a teşekkür ederiz.

25 Eylül 2014 Perşembe

Taksim Korean Restoranla İlgili Ambivalans Duygular ve Yeni Denemeler

Buluşma yazısı yazmayı seviyorum ama yeni bir şey denemedikçe, anlatacak bir şeyim olmadıkça tekrar tekrar yazmak istemiyorum. 

Bu yazıyı yazma sebebim ise hem yeni denediklerimi (gerçi üstünden bayağı geçti -_-) hem de daha önce övmüş olduğum bir mekanın sıkıntılı yanlarını da paylaşmak. 

İlk Kez Gittim: Taksim Korean Restaurant & Karaoke Bar yazımda oldukça iyi bahsetmiştim mekandan ki öyleydi. Ondan sonra gittiğimiz ve burada yazmaya gerek görmediğim birçok seferde de güzeldi ama son gidişimiz tamamen rezaletti. Anlatayım. 

Üstteki resim Pudra Tozu'yla bir buluşmamıza ait. Genelde sevdiğimiz şeyler + yeni bir yemek sipariş etmeyi seviyoruz. Bu kez de Ddukbokki söyledik. Kimbap zaten soframızın vazgeçilmezi. Tatlı turp turşusu, yumurta rulosu ve balık mezesi de bu kez farklı gelen mezelerdendi. Ben özellikle yumurta rulosunu çok sevdim ama Pudra Tozu beğenmedi -_- 

Pirinç keki ve balık kekiyle yapılan acılı bir yemek Ddukbokki (Tteokbokki)

Dduk yani pirinç keki yumuşak (çok değil) ve yapışkan bir şey. Acıyla birlikte iyi gidiyor. ben balık kekinin tadını da seviyorum. 

İnanılmaz bayılmadık ama yine de severek yedik. Ben de anlamadım bu kısmı :p

Evde de ddukbokki ve balık keki denemem oldu, umarım bir gün üşenmeden paylaşırım.

Bizden 5 üzerinden 3,5 puan aldı. Seul Restourant'ta da denemiştik ama onu deneyim saymıyorum çünkü bekletilip ısıtılmış yarı kuru yarı normal tuhaf bir şeydi -_- (Kendi gözünüzle görmek için TIKTIK)

Bu ondan kat be kat güzeldi tabi ki.

--------------------------

Yeni bir şey denediğimiz buluşmalarımızdan biri de yine Pudra Tozu ve Kitap Tutkusu'la oldu. 

Bu kez benim önerimle Japchae söylendi. Çok merak ediyordum tadını. Malzemesini aldım Kore Market'inden, denenecek :)

Pudra Tozu'nun vazgeçilmezi Kimchi Jjigae ve hepimizin vazgeçilmezi kimbap. 

Ayrıca Kitap Tutkusu denemediği için yeniden ddukbokki.

Amma çok şey söylemişiz :P

Mezeler yine çok güzeldi.  Yanlış değilsem Hobak Jeon da denen kabak kızartması, balık keki, tatlı turp turşusu, kimchiler ve mayonezli bir tadı olan hiç sevmediğim tuhaf lahana mezesi. 

Hobak'a bayıldım, kimchiler zaten süperdi, balık kekini de çok sevdim. Bir tek o adlandıramadığım mezeyi sevmedim. 

İkizim için söylediğimiz Ddukbokki ^^ 

Muhteşem değildi ama güzeldi. 

Off dumanı üzerinde fotoğraflar çekmişim. Kızlar içindeki tofuyu pek sevmese de ben komple seviyorum ^^ Pilavla inanılmaz güzel gidiyor. Denemek gerek diye düşünüyorum.

Çok duyduğum, merak ettiğim yemek Japchae! 

Yumuşak yapışkan bir Noodle'ı var, yanlış değilsem patates unundan yapılıyor.

Çok ama çok lezzetli bulduk, hatta bayıldık ^^ 

Sofranın demişbaşı :p

Buraya kadar güzel tabi. Son gidişim ilk kez gelen bir arkadaşlaydı ve ben övmüştüm ona bayağı :( Ama rezaletti resmen. Çok utandım!

Birincisi çok sert bir karşılamayla karşılatık, neden geldiniz der gibi. Sipariş verirken ukalalıkla karşılaştık. Ne istesek bir tersleme falan. Kimbap istedik reserve yemek o bir gün önceden randevu almanız gerekiyor dedi! Ah canımm, bunca zaman soframızdan ayrılmayan kimbap şimdi mi meşgul?? 

Japchae'nin noodle'ları o kadar yapışkandı ki dolam dolam noodle'ları ayırmak imkansızdı. 

Üstüne daha önce hesaba yazılmayan her şey hesaba eklenmişti. Dükkanda aldığımız havayı nasıl yazmadılar şoktayım o.O

Gerçekten rezalet bir ağırlamaydı ve dediğim gibi çok önermiş biri olarak utandım! Bu nedenle buradan da yazayım dedim. Biz tam çıkarken normalde her daim orada olan Koreli bayan yeni geliyordu. Onun yokluğuna mı bağlasak bu kötü muameleyi bilemedim. 

Ama iyi yanlarından bu kadar bahsederken, kötü yanlarını da söylemesem içimde kalırdı. 

İyi ve keyifli yemekler yemeniz dileğiyle :*

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

23 Eylül 2014 Salı

Lara Adrian İmzalı 'Gece Yarısı Tuzağı' Yorumu (The Midnight Breed #5)

Kitap Adı: Gece Yarısı Tuzağı

Yazar Adı: Lara AdrianOrijinal Adı: Veil of MidnightÇeviri: Deniz GüçlüYayınevi: Epsilon Yayınevi

Sayfa Sayısı: 358

Basım: Mart 2013

Seri Adı: The Midnight Breed / Gece Yarısı Nesli #5

Seri Sıramalası:

#1 Kiss of Midnight / Gece Yarısı Öpücüğü – Lucan&Gabrielle

#2 Kiss of Crimson / Kızıl Öpücük – Dante&Tess

#3 Midnight Awekening / Gece Yarısı Uyanışı – Tegan&Elise

#4 Midnight Rising / Gece Yarısı Çığlığı – Rio&Dylan

#5 Veil of Midnight / Gece Yarısı Tuzağı – Nikolai&Reneta

#6  Ashes of Midnight / Gece Yarısı Külleri – Andreas&Claire

#7 Shades of Midnight – Kade&Alexandra

#8 Taken by Midnight – Brock&Jenna

#9 Deeper Than Midnight – Hunter&Corinne

#10 Darker After Midnight – Chase&Tavia

#11 Edge of Dawn – Kellan&Mira 

#12 Crave the Night – Nathan&Jordana

'Gelecek şaşırtıcı olabilir, özellikle de ona hazır değilsen...'

Lara Adrian'ın Midnight Breed serisinin yeri bende apayrı. Soylu savaşçılarımızın dünyasının bir parçası oldum artık... Bu ahval ve şerait altında Lara'yla röportaj yapmayı inanılmaz istiyordum. Nisan sonu iletişime geçtik. Çok ama çok tatlı bir kadın. Ancak o dönemdeki yoğunluğu nedeniyle tekrar iletişime geçmemiz için bir tarih verdi. Eğer bir aksilik olmazsa umarım röportaj yaparız. ^^

Bu duruma üzüldüğü için bana imzalı kitap göndermeyi teklif etti. Öldüğüm andır *_* 

O süreçten sonra asistanı Paula'yla iletişim kurduk. Çok tatlı biri ^^

Asıl şaşırdığım nokta ise 20 Mayıs'ta kargoya verilen paketin 31 Mayıs'ta elime geçmiş olması *_*  Çok hızlı elime ulaştı. 

Paket içeriği inanılmazdı. İmzalı Gece Yarısı Tuzağı Türkçe baskısı^^ İmza baskı değil gerçek. Serinin ayraçları, soy eşi dövmeleri ki görünce wooaaa dedim, kesinlikle bir gün kullanmak isterim; serinin kalemi ve kalemliği. 

Benim için sevindirici bir hediye oldu bunlar. Paula'ya blog ikizimin de Lara okuru olduğunu, seriyi aramızda çok fazla evirip çevirip konuştuğumuzu anlatmıştım, kalem ve kalemlik hariç ikizime de yollamış ^_^ Gel de tatlı deme. 

Ayrıca fazladan bir ayraç seti da var o.O

 Serinin kitaplarını kendi ayraçlarıyla okumak ise paha biçilemez B)

Lara'ya ve asistanına tekrar teşekkür ediyorum. Ve yorumuma geçiyorum :*

---

Serinin buraya kadar olan kısmını okumamış olanların yorumumu okumasını önermem. :(

---

İlk nesil ölümleri gittikçe yayılmış, dünyanın birçok yerinde ilk nesiller tek tek avlanmaya başlanmıştır.  Düzen ilk nesilleri uyarmak üzere savaşçılarını harekete geçirmiştir. 

Gizli saklı bir hayat süren Sergei Yakut'u bulmak ise Nikolai'ye düşmüştür. 

Nikolai, Yakut'u uyarmaya gittiğinde kendini çok daha tehlikeli ve karmaşık işlerin içinde bulur; üstelik gizemli, savaşçı ve güzel Reneta'ya da karşı koyamamaktadır. 

----

Nihayet sarışın vampirimiz Nikolai'nin sırası... 

Reneta hiçbir zaman ailesi olmamış, yalnız ve varolmak için bazı şeylere göz yummuş kararlı, inatçı, gururlu bir kız. 

Ben sevdim... 

Ana hikayeyle yan hikayenin iç içe en çok girdiği kitaplardan biriydi bana göre. 

Dragos olayıyla, savaşçılarımızın soy eşlerini bulma konusu o kadar bağlı ve iç içeydi ki okurken çok hoşuma gitti.

Lara her kitapta farklı bir şey yazıyor ve seri tek düze gitmiyor. Örneğin bu kitapta ilk kez bir soy eşi, soy eşi olduğunu biliyordu. Kitabın en başında bahsedilen bir durum olduğu için spoiler saymıyorum. 

Mira'yı da inanılmaz sevdim. Diğer kitaplardan bambaşka yanlardan biri de buydu bence. Kim olduğunu okurken öğrenirsiniz diyeyim ^^ 

Temponun düşmediği harika bir Lara klasiği daha.

Andreas'ın hikayesiyle ilgili öyle bir parantez açıldı ki 6. kitaba hemen geçmek istedim *_* 

Heyecan dorukta!

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

22 Eylül 2014 Pazartesi

El Yazısındaki Sır - Melih Arat

Kitap Adı: El Yazısındaki Sır

Yazar: 

Melih Arat

Esra Nur Erbil

Nurtaç Yelden

Figen Peltek

Yayınevi: Hayy Kitap

 Sayfa Sayısı: 208

Basım: 2008

Yıllardır hatta yüzyıllardır el yazısının insanın kişiliğini yansıttığı konuşulur durur. 

Eğik yazmak, el yazısıyla yazmak, sayfa kullanımı hatta imza. Aslında  hepsi size dair konuşan küçük dedikoducular :p

El yazısından bir insana dair ufak ipuçları hatta işin derinine inerseniz daha fazla bilgi yakalamanız mümkün. 

Kitapta ilk sevdiğim özellik temel bilgilere yer vermesi ve tartışmalı bazı çıkarımlara yer vermeyeceğini vaat etmesiydi. Ki öyle de oldu. Kitap çok temel bir seviyeden başlıyor. 

Sadece yazı değil, sayfa kullanımı ve düzeni de sizi yansıtan özelliklerden biri. 

Resimli örnekler mevcut ve her konu sonunda ufak bir sınamadan geçiyorsunuz. Bana göre olumlu yanlarından bir kaçı da bunlar. İlk yarı çok temelken, ikinci yarıda derinleşmeye başlıyor konu. 

İmzalardan nasıl çıkarım yapabileceğiniz de anlatılmış. 

Sevmediğim şeylerden biri en sonda bazı liderlerin, yazarların vb. yazı ve imzalarından çıkarım yaparken çok uçlara gidilmiş olması.

Kitapta anlatılmayan çıkarımlar yapılmış ve neden olduğuna dair bir fikriniz yok. Rahatsız edici. 

Ya anlatılmalıydı, ya da o çıkarım yapılmamalıydı diye düşündüm. Fazla beklentiyle başlamamakta fayda var. Ama sıfırdan başlamak için birebir. 

El yazısının sırları, el yazısından çıkarım yapmak gibi konulara ilgi duyuyorsanız iyi bir temel olabilir. 

Sevgiler. 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

19 Eylül 2014 Cuma

Baştan Çıkarma Seansları - Gina L. Maxwell (Fighting For Love #1)

Kitap Adı: Baştan Çıkarma Seansları

Yazar: Gina L. Maxwell

Orijinal Adı: Seducing Cinderella

Çeviri: Şebnem Özcan

Yayınevi: Novella Yayınları

 Sayfa Sayısı: 272

Basım: 2014

Seri: Fighting For Love #1 

Seri Sıralaması

#1 Baştan Çıkarma Seansları / Seducing Cinderella (Lucie&Reid)

 #2 Rules of Entanglement (Vanessa&Jackson)

#3 Figting For Irısh (Kat&Aiden)#4 Sweet Victory (Xander&?)

Bir erkeğin bu kadar farklı şeyler içinde barındırması nasıl mümkün olabiliyordu? Dövüşçü, imaj yenileme uzmanı, kişisel baştan çıkarma uzmanı, sanatçı ve şimdi de şair. Bir kadının, bunun gibi bir kombinasyon karşısında hiç şansı yoktu...MMA dövüşçüsü Reid omzundan sakatlandığında ve kemeri tehlikeye girdiğinde kemerini geri almak için çok az vakti kalmıştır. Geldiği Fizik Tedavi doktoru ise çocukluk arkadaşının kız kardeşi Lucie çıkar. Reid, Lucie'den onu en kısa zamanda maça çıkabilecek duruma getirmesini ister, bu çok zor bir istektir.Lucie'nin ondan isteği ise çok daha zor olacaktır. Lucie'nin deli olduğu ama onu bir türlü görmeyen iş arkadaşı Dr. Stephen Mann'ı baştan çıkarmak! Reid bu konuda Lucie'yi eğitecektir. Baştan çıkarma seansları tehlikeli bir hal aldığında ikili nasıl kurtulacak?---Bir çırpıda biten inanılmaz keyifli bir hikaye. Lucie, çirkin değil ama dağınık, olduğu gibi bir kadın. Bir erkeği nasıl baştan çıkarabileceğini bilmiyor. Reid ise çekici, güçlü bir dövüşçü. O bir kadının bir erkeği nasıl baştan çıkaracağını çok iyi biliyor. Ve Reid'le ufak bir anlaşma yapıyorlar. Karakterleri çok sevdim. Reid'in dövüşçü imajının altındaki adamı, kızımızın olduğu gibi hallerini. Stephen'dan nefret ettim. -_- Kitap başladı ve aşırı derecede The Ugly Truth (Kadın Aklı Erkek Aklı)'u andırıyordu. Sonra kendine daha farklı bir yol çizdi. O filmi de çok severim laf aramızda ^^Novella tadında, yormayan, akıcı bir kitap.Bazı yerlerde beklediğiniz kadar derine inilemiyor malesef bu yüzden çok beklentiye girmeden, kafanızı dağıtmak için okursanız çok zevk alırsınız. Devam kitabında Lucie'nin en yakın arkadaşı Vanessa'nın hikayesi bizlerle. Devamını merakla bekliyorum.PUANIM: ♥♥♥♥BONUS:

Kitap için tasarlanan kapaklar ise böyle. Ben orijinal kapaklara bayıldım, seri bilgisinden sonra eklediğim resimde görebilirsiniz. 

Orijinal kapağın çekim süreci ise böyle... 3:)

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Arınmanın adresi: Hac

Onlarca ülkeden milyonlarca Müslüman, bu mevsimde hac yolculuğuna çıkıyor. Bu ibadette hiçbir ırk, renk ve dil farkı gözetmeksizin milyonlarca insan İslâm kardeşliği çatısı altında birleşiyor. Bu ikrama nail olanların yapması gereken ise bütün varlığıyla kutsal yolculuğu en iyi şekilde değerlendirmeye yoğunlaşmak.Her yıl ehl-i iman, dünyanın dört bir yanından, onun ötelere açık sıcak iklimine koşar. Henüz yolun başında günlük endişe ve telaşlardan sıyrılarak, sırtındaki sade, temiz ve beyaz urbalarıyla tarifi imkânsız bir imrendiriciliğe ulaşırlar. İslam’ın beş şartından biri olan hac, Müslümanlar için eşi benzeri olmayan bir buluşma yeri. Hiçbir ırk, renk ve dil farkı gözetmeksizin milyonlarca insanı İslâm kardeşliği çatısı altında birleştiriyor.Arapça bir kelime olan hac; yönelmek, ziyaret etmek anlamına geliyor. Dinî bir terim olarak ise; yılın belli günlerinde kurallarına uygun şekilde niyet edip ihrama girerek Arafat’ta durmaya ve Kâbe’yi tavaf etmeye deniyor. İslam’da imkânı olanların hacca gitmeleri emrediliyor. Ancak bazıları çok istese de hacca gidemiyor ve kutsal topraklara olan özlemini umreyle gideriyor. Sadece Mekke’ye gitmek ve Kâbe’yi görmek anlamına gelmeyen hac, büyük bir hayret ve takdirle tefekkür edebilmeyi sağlıyor.Tatile gider gibi yapılacak yolculuk değilHac, büyük çoğunluk için ömürde bir kere yaşanan bir devlet. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek için önceden gidip gelenlerin hatıralarına kulak vermede büyük fayda var.2012’de ABD’nin Doğu eyaletlerini etkisi altına alarak ciddi mal ve can kayıplarının yaşanmasına sebep olan Sandy Kasırgası’nın şiddetini, Pennsylvania’da bulunan İlahiyatçı-yazar Ahmet Kurucan, bizatihi hissedenler arasındaydı. Afet sonunda oluşan trajik tablonun can sıkıcılığı had safhadayken Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ‘Hacca gidebilirsin’ tavsiyesi üzerine aklı ve gönlü inşirah bulmuş. Bu müjdeli haberin hemen akabinde önce zihnî sonra fiilî hazırlık yapmış Kurucan. ABD’den başlayıp Medine’de son bulan yolculuğa dair düşülmesi gereken notları günlük formatında kaleme alarak yaptığı hacca bir nevi okuru da ortak etmeyi amaçlamış. Geçtiğimiz günlerdeIşık Yayınları’ndan çıkan ‘Hac Günlüğü’, bunun semeresi. Eşiyle birlikte bu vazifeyi yerine getiren yazarın dikkat çekici notlarından biri, yolculuğun çok öncesinde yola koyulmayı bir ödev bilmeleri ve hayatlarını bu istikamette dizayn etmeleri… Okunacak kitapların, izlenecek videoların tespiti, ezberlenecek duaların öne alınması ve bolca dua, bunların en başında geliyor. Çünkü hac bir arınma ve kula bahşedilen en büyük nimetlerin başında yer alıyor. Sıfırlanmak için zamanlar üstü bir fırsat, anlamanın ve kıymet vermenin bir üst derecesi. Tatile gider gibi, gezmeye çıkar gibi yapılacak bir yolculuk değildir hac. Zihnen, bedenen; maddi-manevi çok önceden hazırlanmalı, gitmeden hissetmeli, kavuşma arzusuyla yanmalı ve gözyaşları akıtılmalı.Ahmet Kurucan, Beytullah’a varır varmaz yaptıkları ilk tavafı ise şöyle anlatıyor: “Âdemleşmenin adı olan tavaf bir saate yakın sürdü. Deryada damla, damlada bir ‘hiç’ olduğumuzu anlamaya çalıştık. Maddi beden cihetiyle var iken manevi benlik cihetiyle yok olmaya durduk iradi olarak. Kendimiz bir tohum gibi toprağın bağrına attık; attık ki ser verelim, rüşeym olalım, meyveye duralım bu ‘biz’ tarlasında. İnanıyoruz varlığa ermenin yolu yok olmaktan geçer. Var, yok olmazsa hakiki varlığa eremez. Şimdi sırada İbrahimleşme vardı. Bunun göstergesi ise Makam-ı İbrahim’de kılınacak iki rekat namazdı. Himmeti millet olan, bütün insanlık olan İbrahim (as) gibi İbrahimvari bir namaz. Kıldık ama namazımız İbrahimvâri miydi onu Allah bilir. Acelemiz yok. Namaz sonrası dualar, dualar, dualar… ve peşi sıra doyulmazlık kavramının maddi alemde tezahürlerinden biri olan zemzem içmeye durduk. Ayakta, Kabe’ye müteveccih ve dillerimizde Efendimiz’in (sas) duası: Allahım! Senden faydalı ilim bol rızık ve her türlü dert ve hastalığa karşı şifa niyaz ediyorum.”Beytullah’a kalpten erişilirKutlu yolculukta hemen herkes, bambaşka bir âlemin sahillerinde farklı bir dünyaya doğru yol aldığını duyar gibi olur. Yrd. Doç. Dr. Esma Sayın’ın kaleme aldığı ‘Haccın Kalbine Yolculuk’ adlı çalışma da buna şahitlik ediyor. Yazar, kitapta haccı ‘zahirî’ ve ‘batınî’ olarak ele alıyor. “Hac madde ile mananın, bedenle ruhun birleştiği ve yekvücut haline geldiği bir ibadettir. o davranış ve duruşlar zahirî hac iken, bu hakikat ve sırlara ermek hakikî hacdır.” diyor. Zahirî hac, Allah’ın yasaklarından uzaklaşma ve emirlerine uyma sahasını oluştururken, batınî hac ise Allah ile yakınlaşmayı sağlıyor. Bu bağlamda ibadetlerin fıkhî-şeklî yönünün yanı sıra manevî yönü de bulunuyor. Mesela beyaz ihram, kefeni simgeliyor ve ölmeden evvel ölmeye işaret ediyor ya da şeytan taşlarken aslında insan kendi nefsini taşlıyor. Esma Sayın, haccı ‘aşkın yolu’, ihramı ‘tüm makamlardan ve mevkilerden soyunmanın simgesi, Kâbe’yi ‘kulun vuslat makamı’, tavafı ‘kâinatın zikrine dahil olma çabası’, sa’yı ‘Allah dışında herşeyden Allah’a koşuş’, Arafat’ı ‘arif kulun doğum müjdesi’, kurban kesmeyi ‘kurban olmak’ olarak tanımlıyor.“Allah’ım, hacıyı affet”Milyonlarca insan hac ibadetini Hazreti Muhammed’in (sas) sünnetine uygun bir şekilde yerine getirme gayretine giriyor. Peygamber Efendimiz (sas), hacı olanlar için “Allah’ım, hacıyı affet, hacının affını isteyen insanları da affet.” diye dua ediyor. Mehmet Paksu, “Peygamberimiz’in Dilinden Hac ve Umre’ kitabında haccını eda edeceklerin büyük nimetlere mazhar olacaklarını söylüyor. Paksu, bu büyük nimetleri Peygamber Efendimiz’in sözleriyle şöyle anlatıyor:Hacılar Allah’ın elçisidir: “Hacca ve umreye gidenler Allah’ın elçileridir. Onlar dua ederse, Allah dualarını kabul eder ve günahlarının bağışlanmasını isterlerse, Allah onların günahlarını bağışlar.”Fakirliği giderir: “Hac ve umreyi peş peşe yapınız. Demirci körüğü, demirin kirini pasını giderdiği gibi, hac da fakirliği ve günahları giderir.”Hacıya Allah’ın özel muamelesi: “Hacı, hacca giderken de dönerken de Allah’ın kefaleti altındadır. Yolculuk esnasında yorgun düşer, sıkıntıya uğrarsa, Allah bu vesileyle onun günahlarını affeder.”Beytullah’a inen yüz yirmi rahmet: “Allah (cc) her gün Beytullah’ı ziyaret edenlerin üzerine yüz yirmi rahmet indirir. Altmışı tavaf edenlere, kırkı namaz kılanlara, yirmisi de Kâbe’ye bakanlaradır.”Hacda bağış yapmanın sevabı: “Hacı evinden çıktığı andan itibaren Allah’ın koruması altında olur. Kişi, hac görevini tamamlamadan ölürse mükâfatı Allah’a kalır. Hac ibadetini tamamlarsa Allah onu bağışlar. Bu yolda bir dirhem (kuruş) harcamak, başka yerde harcanan kırk bin dirheme denk gelir.”Hacının Allah üzerindeki hakkı: “Davud Aleyhisselâm, Allah’a şu niyazda bulunur: ‘İlâhi, beytini ziyaret ettikleri zaman kullarının Senin üzerindeki hakları nedir?’ Allah buyurdu ki: ‘Her ziyaret edenin ziyaret edilenin üzerinde bir hakkı vardır. Ey Davud! Onların benim üzerimdeki hakkı, dünyadayken afiyet vermem, Bana kavuştukları zaman da affetmemdir.’”Hacı ailesini kurtarır: “Hacı kendi ailesinden yedi yüz kişiye şefaat eder. Günahlarından ise anasından doğduğu gün gibi temizlenir.”Arafat’ta herkes bağışlanır: “Arafat günü akşam olunca kalbinde hardal tanesi kadar bir imanı olan herkes bağışlanır.”Gelecek günahları da bağışlar: “Kim hac ibadetini tamamlar, Müslümanlar da onun elinden ve dilinden bir zarar görmezse, gelecek günahları bağışlanır.”Hacı olmanın mükâfatı: “Bir kimse şu beyte (Kâbe’ye) gelir de kötü söz söylemez ve günah işlemezse, anasından doğduğu gün gibi memleketine döner.Haccın sıhhatine zarar verecek menfi hareketlerden kaçınılmalıİnsan bu âlemde, büyük bir sefere çıkmış yolcu gibi. Bu yolculuk esnasındaki hac, özel bir misafirliği ifade ediyor. Misafirlerin istekleri de reddedilmeyen dualar arasında. Ne var ki hac görevi yerine getirilirken, ibadetin kurallarının bilinmemesinden kaynaklanan birtakım yanlışlıklar yapılıyor. Bunların sebebini, hac ibadetini yeterince öğrenmemek, ahlâk ve adab-ı muaşeret eğitimindeki yetersizlik oluşturuyor. Bu tür yanlışlıklar her ne kadar haccın sıhhatine zarar vermese de fazilet ve sevabını zedeliyor. Allah (cc), bir haksızlık yapılması sebebiyle bile olsa kutsal topraklarda münakaşayı, kavgayı yasaklamış ve her zaman olgunca davranmayı tavsiye etmiş. Bu itibarla hac boyunca sabırlı olup kalp kırmamak ve kimseyi incitmemek gerekiyor. Vicdanı rahatsız edecek tavır ve hareketlerden uzak durarak, her an bir grup ve kafile içinde olduğunu unutmayıp beşeri münasebet, adap ve görgü kurallarına riayet edilmeli. Bütün varlığıyla bu kutsal yolculuğu en iyi şekilde değerlendirmeye yoğunlaşmalı.Neden ihram giyilir?-Yola çıkmak için ruh, akıl, iman ve bedenle birlikte karar vermeli.-Hac ibadetini genel hatlarıyla öğrenmeli, bütün fiillerinde adab-ı muaşeret kurallarına riayet etmeli.-Dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen herkese kardeş gibi bakmalı, kendilerine bir yanlışlıkları hatırlatıldığında bunu bir gurur vesilesi yapmayarak verilen bilgi ve yapılan nasihatten yararlanmalı.-Hac, bir nevi ümmet zirvesi. Orada ulusal kimlikler değil, ümmet kimliği geçerli. Bundan dolayı herkes memleketinde giydiği elbiseyi çıkarıp bembeyaz ihramlara bürünüyor. Orada, takvadan başka hiçbir üstünlüğün Allah katında değerinin olmadığı yaşanarak gözleniyor.-Amelleri bozacak veya sevabını azaltacak herhangi bir duruma fırsat vermemek için hac ibadetinin nasıl yapılacağını öğrenmeye çalışmalı. Günah işlemeye, tartışmaya ya da kavga etmeye karşı kendimizi korumalı.-Yolculuk hakkında mutlaka bir şeyler okuyarak, dinleyerek gidilecek yer ve yapılacaklar hakkında mutlaka bilgi sahibi olunmalı.-Tavaf, sa’y ve diğer ibadetlerde kalabalıktan ve insanlara eziyet vermekten kaçınmalı.-Müslümanların gıybetini yapmaktan ve ırklar arasında üstünlük davranışlarından sakınmalı. Diğer Müslümanları hakir ve hor görmemeli.

18 Eylül 2014 Perşembe

Çirkin Güzel - Aslıhan Akagöz (Çirkin Güzel #1)

Kitap Adı:  Çirkin Güzel

Yazar: Aslıhan Akagöz

Yayınevi: Optimum Kitap

 Sayfa Sayısı: 464

Basım: 2014

İnsan sevdiğine kıyamazken , nasıl bile bile onun canını yakabilir ki?

Çirkin Güzel Konulu Kitaplara bayılırım demiştim değil mi? :)

Kilolu bir bayan olan, iyilik ve saflık meleği Melike babasının şirketinde çalışan, insan kaynakları müdürü Çağrı'ya daha ilk görüşte aşık olmuştur. Çağrı'dan da hamle görünce ikili kısa zamanda evlenirler ve Çağrı da şirkette daha iyi bir konuma gelir.  Melike hayatını o kadar Çağrı'ya odaklamıştır ki eğitimine bile devam etmez, evinin hanımı olur. 

Ancak birkaç yıl sonra Çağrı'nın kendini aldattığını öğrenir, hatta şahit olur. Ve çok acı bir şekilde bu evliliğin bir oyun olduğunu, kocasının ondan ve kilolarından iğrendiğini öğrenir.  Dünya sanki başına yıkılmıştır!

Ancak Melike bu yıkıntının altında kalmaktansa intikam almayı seçer! 

1 yıllık bir nekahet döneminden sonra okulunu bitirmiş, fit ve çekici bir şekilde geri döner. 

Ve artık Çağrı'nın patronudur. 

İntikam vakti gelmiştir!

---

Konuyu sürekli tekrarladığım gibi çok sevdim. 

Kapak inanılmaz başarılı. Çok beğendim. Kırmızı atkı, mektuplar... Harika. 

Bu şartlar altında kitaptan bazı beklentilerim vardı. 

Melike'nin kitabın başındaki kocasına ölen aşırı Polyanna hallerini yadırgadım :( Ve aldatıldıktan sonra çok çabuk değişti. Aldatılmak insanı tabi ki çok değiştirir ama o kadar pasif bir insanın sonrasındaki sert ve ani hamleleri sanki uymadı gibi geldi bana. 

Çağrı'yı hiç sevemedim. Baştan nefret ettirilen ama yine de tutunacak bir yer bulup hak verip sevdiğimiz karakterlerin anlatıldığı kitaplar hoşuma gider. Ama ben Çağrı'dan fazla nefret ettim sanırım. Tutunacak bir dal bulamadım :( 

Onun yerine Mehmet'e tutundum. Ancak sevgisini fazla canım, cicim, kaderim, arım balım peteğim olarak göstermeye başlayınca beni kaybetti.

Gökhan'a tutundum galiba sonra :p

Melike'nin değişim süreci inanılmaz kısa geçilmişti. Okumak isterdim, hayal kırıklığına uğradım... 100 kilonun üzerindeki birinin sadece spor ve diyetle zayıflaması aklımda soru işaretleri bıraktı. Sarkıklar, çatlaklar, psikolojik destek??

171 cm boyundaki birinin ideal kilosu 55 midir? 

3 yıldan fazladır okulu bırakmış biri nasıl tak diye okula dönebilir? Belki günümüzde mümkündür bilemiyorum. 

Yazarın akıcı sade bir dili var. Ama yer yer çok fazla tekrara ve uzatmaya düşmüş. Örneğin, Melike'nin aldatılma hikayesini 5 kere dinledik. Bazı sohbetler o kadar uzun ve kitabın akışı açısından olmasa da olurdu ki :(

Çok karakterli kitapları severim, epik fantastiklerin de en sevdiğim yanlarından biridir bu. Ama bir yandan da bu kitap daha sade tek bir kitapta yazılıp, Mehmet&Sinem'in, Gökhan'ın, Vedat'ın hikayelerini okuyacağımız 4 kitaplık bir seri mi olsaydı dedim kendi kendime. Kendi hikayesini hak eden karakterlerdi çünkü bana göre. 

Yine de bu haliyle de kötü değildi tabi ki, hatta fazla karakter bana iyi geldi. Kitabın bittiği yer devamı için feci merak uyandırıyor. 

Yazarın basılan ilk kitabı olduğu için bazı eksikliklerin olması çok normal (Ki bana göre böyle, size göre dört dörtlük bir hikaye olabilir) Kitabın özünü sevdim.  Aslıhan Akagöz'ün kendini çok daha fazla yetiştirip, çok daha iyi eserlere imza atacağına inanıyorum. Başarılar diliyorum. 

PUANIM: ♥♥♥

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

17 Eylül 2014 Çarşamba

Çirkin Güzel Konulu Kitaplar

Bayılırım başta çirkin, kilolu, bakımsız veya eğitimsiz kızın bir anda tam tersi yönde değişip ortama geri döndüğü kitaplara :)

Bir çoğunuzun sevdiğine de eminim. Neden olduğunu düşünmek lazım. Sevenlere ya da sevmeyenlere neden diye soralım? 

Daha çocuk yaşlarda tanıştığımız bir tema bu.

Çirkin ördek yavrusuyla başlıyor genelde :) Güzeller güzeli annesi ve tatlı kardeşleri içerisinde çirkinliğiyle alay ve acıma konusu olan ördeğimize ne üzülmüştük daha ufacık bir çocukken. Ve sonra gözümüzün önünde güzeller güzeli bir kuğuya dönüşmüştü.

İkinci doz Kül Kedisi, nam-ı diğer her yerde ayakkabı bırakır Cinderella'yla girdi bünyemize. Yine çocuk yaşlarda. Üvey anne, üvey kız kardeşler ve hizmetçi gibi kullanılan, saçını süpürge eden çilekeş Kül Kedisi. Prensin balosuna gitmek bir yana, evden dışarı çıkamıyor işten güçten. Ve sihirli bir değnekle bir anda prensese dönüşüyor. Ama büyü saat 12'ye kadar geçerli... Tik,tak...

Ki sadece kitaplar değil, dizi ve filmlerle de perçinleniyor zihnimizde bu senaryo. Yeşilçamda da çokça işlenmiştir bu konu :) 

 Bir dönemin fenomeni Çirkin Betty'i çoğunuz hatırlar :)

Ama konumuz kitaplar... 

Bu konuyu seviyorsanız artık okumak için kendiniz kitaplar, filmler, diziler araştırmaya başlarsınız. 

Bu konunun farklı türleri olabilir. Örneğin;

Şu an turunu yaptığımız Çirkin Güzel kitabında kızımız Melike; şişman olduğu için eşi tarafından aldatılıyor. 1 senelik hazırlık sürecinde kızımız kilo veriyor, kuaförlerle barışık, eğitimini tamamlamış bir kadın olarak dönüyor. Neden mi? Tabi ki intikam için! 3:)

Tam bir Kül Kedisi daha göstereyim hemen size. Bu seriye ölüyorum bu arada. Matchmakers serisi 1. Kitap. Constanse'ın evlilik umutları geçmiştir, resmen evde kalmıştır. Yakınlarına Shaperonluk yapmaktadır. Ancak bir iddia sonucu Lady Francesca onu baştan yaratana kadar. ^^ 

Judith McNaught'un İçinde Aşk Saklı'sı ise kızın kendini eğittiği tarza örnek gösterilebilir çünkü kızmız erkek gibi giyinip, çıplak atın üstünde ayakta durmak gibi şeyler yaparken sürüldüğü Fransa'da bambaşka biri olur. Tek amacı evine dönüp Paul'u tavlamaya devam etmektir. Ancak işler sandığı gibi gitmeyecektir.

Paralel ama farklı bir kurgu olarak da okuduğum ancak yorumunu bir türlü giremediğim, tur bitiminde gireceğim Baştan Çıkarma Seansları'nı örnek gösterebilirim. 

Kızımız, bir türlü kendisini görmeyen hoşlandığı doktor arkadaşını etkileyebilmek için çapkın bir dövüşçü olan, abisinin arkadaşı Reid'den yardım alıyor. Reid, kızımızı hoşlandığı adamı etkileyebilmesi ve baştan çıkarabilmesi için eğitiyor ^^

Baştan Çıkarma Seansları başlasın :3

Ve tabi her zamanki gibi beyaz diziler de bu konuda oldukça zengindir :3

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

15 Eylül 2014 Pazartesi

OKK 36.Blog Turu: Çirkin Güzel - Aslıhan Akagöz -Tanıtım-

Herkese merhaba!!OKK’nın 36. blog turunun konuğu Optimum Yayınları’ndan çıkan Aslıhan Akagöz’ün yazmış olduğu Çirkin Güzel kitabı. Bu kez Türk bir yazarı turumuzda konuk ediyoruz. :)

Kitabımızı Tanıyalım;

Melike Çetinoğlu kilolu bir kadındır ve aynı zamanda kocasına delice aşıktır.Kocası tarafından da büyük bir aşkla sevildiğine inanmaktadır.Ta ki bir iş adamının verdiği davette, aklının ucundan bile geçmeyecek bir gerçekle yüz yüze gelene dek...Hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmesi sonucu pembe gözlüklerinin arkasından baktığı dünyası bir anda kararmıştır.Çareyi hem kocasından hem de alışık olduğu ortamdan tümüyle uzaklaşmakta bulur.Bir yıl sonra tüm planlarını hayata geçirmiş bir şekilde geri döndüğünde ise artık kendine güveni tamdır.Tek arzusu ise canını yakanın canını yakmaktır.Çağrı Çetinoğlu ile görülecek son bir hesabı vardır.

Takvimimiz^^

14.09.2014

Tanıtım-Çekiliş

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

Fighting!!

15.09.2014

Pudra Tozu- Çirkin Ördekten Beyaz Kuğuya

Kitap Tutkusu-Önokuma ve Yazarın Yazım Hayatı.

Kütüphanemden Kitap Manzaraları- Çirkin Güzel Konulu Kitaplar.

Fighting!!-Aslıhan Akagöz ile Tatlı Bir Söyleşi.

16.09.2014

Yorum

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

ÇEKİLİŞ

  2 Şanslı kişinin kitabı kazanacağı yarışmamız Okuyan Kızlar Kulübü Facebook Sayfasında!!

 

 Katkılarından Dolayı Optimum Kitap'a Teşekkürler^^

12 Eylül 2014 Cuma

Uzak Doğu Mutfağı Denemelerim: Kimbap (Gimbap - 김밥)

Reply 1997'yi çok severim. Madem her tarif yazısında böyle bir alıntı yapıyorum (Örnek: Omurice, Örnek: Kimchi ) kimbap yazısında da alıntım bu olmasa ölürdüm :D 

Kimbap hem expo'da hem de kore restaurantları ziyaretlerimde sıkça tattığım bir lezzet ve bayılıyorum. 

Kore Marketi alışverişimde kimbap yapabilmek için hem turp turşusu, hem gim/kim denen yosundan, hem de susam yağı almıştım. Susam yağının kokusuna, kim'in tadına bayılıyorum bu arada ve turp turşusu da kesinlikle olmazsa olmazlardan bence. 

----

Toplamda 3 çeşit kimbap denedim, hepsini sizle paylaşacağım ^_^ 

Tabi evde defalarca kimbap yaptım, elimde malzeme de olunca sürekli canım çekti. 

İlki sosisle denediğim kimbap.

Malzemeler ^_^

Uzakdoğu'da en azından Kore'de renklerin bazı enerjilere sahip olduğuna inanıldığı için farklı renkler bir araya getirilirmiş yemeklerde. Bunlardan biri de Kimbap. 

5 farklı renkte yiyecek. Bana göre olmazsa olmaz, turp turşusu, omlet, havuç. Etli bir şey lazım bu tarifte sosis kullandım, diğerlerinde ton balığı ve biftek kullandığımı göreceksiniz.  Yeşil renk için ise genellikle salatalık kullanılır, ben ıspanak kullandım. Tercih edebilirsiniz. 

Havuç ve salatalık kullanacaksanız doğradıktan sonra üzerilerine az tuz atıp sularını azıcık bırakmalarını beklerseniz güzel olur. 

Havuçları rendelemeyin, ince ince doğrayabilirsiniz.

Bunlar dışında yağsız ve tuzsuz pilav yapıyorsunuz. Üzerine azıcık susam yağı ve tuz ekleyip iyice karıştırıyorsunuz. Yosunları ise küçük ve kısık ateşte azıcık sürtüyorsunuz, yakmayın ^^

Kim'in parlak yüzeyi alta gelecek şekilde koyduktan sonra pilavı yayın ve malzemeleri yerleştirin. Normalde kimbap sarmak için bir hasır olur ama bende yoktu, elimle de çok güzel idare ettim :p

Çok sıkı, sıka sıka sarınız.

Bunlar da sarılmış halleri ^^

Ve servise hazır halleri!

Ne dersiniz? Benzemiş mi? ^_^

-----------------------------------

İkinci denemem biftekle oldu, tariflerde gördüğümden beri denemek istiyordum açıkçası.

Hazırlık yine aynı. Bu kez salatalık kullandım ıspanak yerine. Kesinlikle salatalık daha çok yakışıyor. 

Yine aynı yöntem ^^

Ve sonuç ^^

-------------------

Ve son denemem Ton balıklı olan. 

Malzemeler yukarıdakiyle birebir aynı olduğu için tekrar tekrar koymadım resmi.

Ton balığını azıcık kavurmakta fayda var.

Sonuç da gördüğünüz gibi. 

Umarım beğenmişsinizdir. Ramen'in açıklamasını da yazacağım Ramenlerim yazısında bulabilirsiniz.

Haydi yiyelim :*

Herkese bol kimbaplı günler:p 

Daha Önceki Uzak Doğu Mutfağı Yazıları İçin:

Blog İkizimle Buluşmamız ve Kore Restorantı Kaçamağımız :)Blog İkizimle Buluşma ve Uzak Doğu Mutfağı'nın Bize Garezi :)

İlk Kez Buluştuk Biz!!! ^_^

Blog İkizimle Bu Kez Japon Restaurant'ı Kaçamağı / Sushi Denememiz

İlk Kez Gittim: Taksim Korean Restaurant & Karaoke Bar

Kimchi Denemem 

Omurice Denemem

Güney Kore'ye Dair Yazılar İçin TIKTIK!

Tüm Uzak Doğu Yazıları İçin TIKTIK!

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Kim güçlü ?

Güç kavramı, ‘zaten benim ne kadar param var ki’ diyerek sıyrılacağımız bir konu değil. Çünkü gücün karşılığı sadece para değil. Kariyer, şöhret, soy; hepsiyle imtihan oluyoruz.Çokça bilinen bir hikâye. Dervişin biri berber koltuğunda otururken mahallenin kabadayısı gelir ve dervişin başına vurarak, “Kalk bakalım kabak. Sıra bizde.” der. Derviş, sabreder ve yan koltukta oturmaya başlar sessizce. Berber de bir şey diyemez kabadayının bu davranışına. Kabadayının dili durmaz tıraş boyunca, “kabak aşağı, kabak yukarı” gibi bir dolu hakaret eder. İşi bitince çeker gider. Dükkânın önündeki sokağa adımını atar atmaz, hızla gelen bir at arabası, kabadayıyı altına alır, kabadayı feci bir şekilde can verir. Bu manzarayı gören berber, “Derviş! Biraz ağır olmadı mı?” diye sorar. Derviş şu cevabı verir: “Vallahi gücenmedim. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki bu kabağın bir de sahibi var. O gücenmiş olmalı.”Kul aklımızla değerlendirdiğimizde güçlü olarak gördüğümüz ‘kabadayı’nın, Hak katında kendi halinde bir dervişin yanında esamisinin okunmadığını daha güzel anlatan bir hikâye yoktur herhalde. Gözlerini hakikate açan en azından açmaya niyet eden bir kişi için öğrenilen bütün kavramların altüst olacağı da çok açık değil mi? Güç ne? Güçlü kim? Para? Kariyer? Ün, şöhret? Bir sözüyle dervişi yerinden kaldıran kabadayı mı güçlü, hakikat arayışındaki derviş mi? Her vakit namazlarda defalarca tekrarladığımız ‘Allahu Ekber’ sözü dururken gücün nerede ve kimde olduğunu aramak da beyhude bir çaba belki de.İstanbul Üniversitesi Tasavvuf Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ekrem Demirli, bu durumda temel alınacak noktanın, ‘Bütün güç, kudret Allah’a aittir’ cümlesi olduğunu belirtiyor. O’ndan başka gerçek varlık sahibi olmadığını belirten Demirli, şunları söylüyor: “İslam’ın meseleye bakışının temelinde bu anlayış var. Güç ve kuvvetin sahibi Allah’tır. Mesela adım atabiliyorsak Allah’ın sayesindedir, yemek yiyebiliyorsak Allah’ın sayesindedir. Aslında biz besmele çekerken de bunu söyleriz. Güç ve kuvvetin kaynağı olarak Allah’a sığınmak demek, besmele.”Güçlü görünen kişinin bile basit bir hastalığı yenememesi de bunun en somut örneği Demirli’ye göre: “Ömrümüzü uzatamayız. Vehimlerimizden, korkularımızdan kurtulamıyoruz. Neticede dış güçlerimiz birbirimize işliyor ama varlığa işlemiyor. Kendi sınırlı dünyamızın biraz dışına çıktığımızda gücümüzün çok sınırlı ve basit olduğunu görürüz.” İslam’ın da zaten bunu anlattığını söyleyen Demirli, “Müslüman olmak bu acziyeti görmektir. Biz Müslüman olurken de teslim oluyoruz. ‘Kudretin sahibi Allah’tır.’ diyerek O’na teslim oluyoruz. Aklımızda kudret görmüyoruz. Allah’ın, peygamberin aklını beğeniyoruz. Davranışımızda peygamberin davranışını beğeniyoruz.” ifadelerini kullanıyor.“Güçlü insan rakibini güreşte yenen değil, öfkeli anında nefsine hakim olan kimsedir.”, “En büyük cihat nefse karşı yapılandır.”, “Üstünlük ancak takvadadır.” gibi hadisleri neredeyse ezbere bilirken, uygulamada bir miktar zorlandığımız kesin. Hz. Ebubekir’in halife seçildiğinde okuduğu hutbede yer alan, “Sizin en kuvvetliniz benim katımda zayıfın hakkı ondan alınıncaya kadar zayıftır. Sizin en zayıfınız, hakkı alınıncaya kadar benim yanımda kuvvetlidir.” sözlerini iyi idrak etmeliyiz.İslam’da güçlü olan haklı değil, haklı olan güçlüdürİstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Atalay, İslam’da maddi zenginlik ve makam anlamında gözü kapalı güç peşinde koşmak gibi bir mefhumun olmadığını belirtiyor. İslam’da güç ile hak arasında da ilginç bir ilişki olduğunu söylüyor: “İslam, maddi anlamda gücü değil, hakkı önceler. Buna göre İslam’da güçlü olan haklıdır yerine, haklı olan güçlüdür anlayışı vardır.”Atalay’ın ifadelerine göre İslam’da maddi zenginlik ve manevi zenginlik arasında mutlaka bir denge, yani doğrudan doğruya ve her iki yakanın tam anlamıyla eşit olduğu bir denge de şart değil. Bir Müslüman fakir olduğu halde zengin Müslümanlardan daha takva sahibi bir Müslüman olabilir. Zengin bir Müslüman fakir Müslümanlardan daha takva sahibi bir Müslüman olabilir. Ancak zengin Müslüman’ın güç elde etme uğruna dindarlık esaslarını ihmal edemeyeceğini söyleyen Atalay, “Fakir Müslüman da şayet fakirliği sevmiş ve tarz haline getirmişse nefsine ve ailesine karşı temel vazifelerini ihmal edemez.” diyor. Peki günümüzde zenginlik, başarı, para gibi ölçütleri olan gücün peşinde gitmemenin karşısına ‘tutunamayan’ insan profilini mi koymalı? Mehmet Atalay’a göre burada da bir denge korunmalı: “Müslüman birey ne kendini toplumdan soyutlayıp inzivaya çekilmeli ne de yarışmacı bir kültür benimseyip hırsla maddi zenginlik peşinde koşmalı. Kişi inzivaya çekilse de topluma geri dönmek üzere çekilmeli.”‘Maddî ve manevî derinlikte denge’Prof. Dr. Abdülhakim Yüce (Celal Bayar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı): İslam genel olarak güçlü olma meselesine, bu gücün nasıl elde edildiği ve nereye harcandığı noktalarından bakar. Elde edilecek güç, meşru yollarla elde edilir ve meşru yollarda harcanırsa elbette İslam’a göre de makbuldür ve teşvik de görür. Nitekim, “Güçlü mü’min zayıf mü’minden Allah’a daha sevimlidir.” hadisi bilinmektedir. Diğer taraftan dünyanın güzellik ve çekiciliğiyle insandaki tûl-i emelin bir araya gelmesi insanoğlunu Rabb’ini bile unutacak kadar kandırdığından, dünyanın ahirete nazaran geçiciliğine de vurgu yapmış, geçinecek kadar mal sahibi olmayı selametli bulmuş, helal haram sınırlarına dikkat çekerek takva, vera’, iffet ve haşyet gibi hususlara vurguda bulunmuştur. Kısacası değişik yönleriyle meşru yoldan güç elde etmek çok zor olduğundan, harama düşüleceğine fakir, mazlum ve güçsüz kalmak evla görülmüştür. Ama bu Müslüman’ın halk tabiriyle silik bir kişilik olması anlamına asla gelmemelidir. “Fakirlik neredeyse küfür olacaktı.” hadisi Efendimiz’e ait olduğu gibi, “Fakirler zenginlerden beş yüz sene önce cennete girecek.” beyanı da O’na aittir. Öyle ciddi bir denge söz konusudur.Günümüzde hiçbir ölçü hesaba katılmadan hem aile ortamında, hem eğitim kurumlarında hem de basında, halk tabiriyle pompalanan ‘güçlü, zengin, kariyer sahibi olma’ gibi öneri, duygu ve uygulamalar sağlıklı bir toplumda olmaması gereken hususlar ve ruh sağlığı bozuk, bencil, kibirli, dinî hassasiyetleri kalmamış nesillerin ortaya çıkmasına neden olur. Ama bu ifadeler İslam’ın meşru yolla elde edilen ve meşru yolda kullanılan güç, zenginlik, kariyer vb. hususları hiç tasvip etmediği anlamına da gelmez. Hem içte, hem dışta güçlü ve derin olma dengesini tutturmak en uygun olanı. Zaten insanın dünya imtihanı da bu noktada düğümleniyor.Takva sahibi insan bile ‘ben üstünüm’ diyemezDoç. Dr. Ekrem Demirli (İlahiyatçı): Gerçek bir üstünlüğümüz, gücümüz olmadığı için soyumuzun, asaletimizin ya da kabilemizin, bağlı olduğumuz ırkın, cemaatin, sosyal çevrenin ya da sınıfın da bir üstünlüğü olamaz. Tek üstünlük takva ile olabilir. Takva demek Allah’a yakınlık demek. Allah’ın üstün olduğunu bilmekle üstünlük olur. Ve bu da paradoksal olarak ‘hiç güç yoktur’ demek. Bir takva sahibi insan ben, senden daha müttaki, daha takva sahibi, senden daha üstünüm diyemez. Dolayısıyla zorunlu olarak hiçbir şekilde üstünlük yoktur. Üstün olan Allah’tır. Allahü ekber diyoruz. Daha büyük Allah’tır demiyoruz. Büyük olan Allah’tır diyoruz. Takva da birbirimize karşı bir üstünlük sebebi değil, Allah katında değerli. Allah’a yakın olmak için de değersiz olduğunuzu düşünmeniz lazım. Allah diyeceksen değerlisin, yoksa ben değerliymişim gibi bir şey çıkaramazsın.Herkes için ‘takva’Doç. Dr. Mehmet Atalay (Din psikoloğu): İslam’da zenginlik ya da fakirlik, yarışmacı kültüre adapte olmak ya da bu yarışmacı kültürü terk etmek vs. gibi ikili yapılardan biri ya da diğeri herkes için genellenemez. İslam’da genellenebilir olan, takvadır; yani herkes için takva teşvik edilen bir unsurdur. Müslüman birey, maddi zenginlik ya da fakir hayat tarzı, yarışmacı kültürü önemseme ya da yarışmacı kültürü ihmal, olabildiğince sosyalleşme ya da sosyal ortamlardan kendi manevi gelişimi adına mümkün mertebe uzaklaşma… Bu ikili yapılar karşısında nasıl bir anlayış, yaklaşım vs. benimserse benimsesin, her Müslüman için söylenebilecek olan şudur: ‘Müslüman daima hak ve Hak ile beraber olmalıdır.’

10 Eylül 2014 Çarşamba

Harika Piç - Christina Lauren (Beautiful Bastard #1)

Kitap Adı:  Harika Piç

Yazar: Christina Lauren

Orijinal Adı: Beautiful Bastard

Çeviri:  Sertaç Kahyaoğlu

Yayınevi: Pegasus Yayınları

 Sayfa Sayısı: 320

Basım: 2014

Seri: Beautiful Bastard #1 

Serinin Diğer Kitapları: 

#1 Harika Piç / Beautiful Bastard (Bennett Ryan&Chloe Mills)

#1,5 Beautiful Bitch (Bennett Ryan&Chloe Mills) -Novella

 #2  Beautiful Stranger (Max Stella&Sara Dillon)

#2,5 Beautiful Bombshell (Max&Henry&Will&Bennett) -Novella

#3 Beautiful Player (Will Sumner&Hannah Bergstrom)#3,5 Beautiful Beginning (Bennett Ryan&Chloe Mills) -Novella#3,6 Beautiful Beloved -Novella -Novella#4 Beautiful Secret

"Patronum, Bennett Ryan... Harika Piç..."

Patronum bir piç! Mükemmeliyetçi, memnuniyetsiz, aşağılayıcı... Ama o yakışıklı suratı ve az önce seviştim saçlarıyla bir harika piç!Stajyerim tam bir baş belası... Ama ona karşı koyamıyorum... Tam 9 aydır... Çözümü ona kötü davranmakta bulmuştum ama artık ipler kopmak üzere ve dayanacak gücüm kalmadı... Yoruma yine konuyu karakterlerin ağzından anlatarak başladım, eyvah! :pİşin aslı böyle... Bennett Ryan'ın artık dayanacak gücü kalmamıştı ve bir gün elinde olmadan ilk hamleyi yaptı, konferans salonunda... Chloe'nun da duyguları su yüzüne çıktı.Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi.Chloe'nun bitirmesi gereken bir okulu vardı, mezun olduktan sonra bu iş yerinde devam etmek istiyordu ve adı patronuyla olduğu için işi kaptı olmasın diye çaba göstermek zorundaydı.Bennett'in de ailesine, iş yerine, kendine, Chloe'ya karşı bir çok sorumluğu vardı. İkisi de iki ateş arasındayken bir ilişki yürütebilir miydi?Ve bu bir ilişki miydi?--------Kitabı sevdim!Yormadan okunan, akıcı bir yetişkin romanı. Bennett'in Chloe'yla uğraşmaları; Chloe'nun zekice cevapları kitabın ilk yarısında oldukça eğlendiriyor sizi. Aralarındaki tutku o kadar zaman saklı kalmış ki sanki bir anda alev alıyor. Kitabın hiçbir hikayeyle benzerliğini kuramadım. Bu çok hoşuma gitti.Ayrıca Bennett Ryan'ı okuduğum hiçbir CEO'ya da benzetemedim. Çok farklı bir kişilik çıkıyor ortaya kitap ilerledikçe.Özgünlük ve gidişat oldukça hoşuma gitti.Türü sevenlerin beğeneceğini düşünüyorum. En büyük dileğim ise Pegasus'un serinin novellalarını da çıkarması. PUANIM: ♥♥♥♥♥ALINTILAR:DAHA FAZLA ALINTI İÇİN TIKTIK!

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

8 Eylül 2014 Pazartesi

OKK 35.Blog Turu Harika Piç//Cristina Lauren Kitap Tanıtımı^^

Herkese merhaba!!

OKK’nın 35. blog turunun konuğu Pegasus Yayınları’ndan çıkan, Christina Lauren’in yazmış olduğu Harika Piç romanı! 

Kitabımızı tanıyalım;

Bazen ilişkiler iki bilinmeyenli denkleme dönerler

NEFRET x TUTKU + ŞEHVET= X

KARİYER < Y < KARİYER

X = AŞK x Y / SEKS

Zeki, çalışkan ve hırslı bir stajyer olan Chloe Mills'in yüksek lisansını bitirmesine yalnızca kısa bir süre kalmıştır. Ancak genç kadının büyük bir sorunu vardır; baş belası patronu Bennett Ryan. Kaba, duygusuz, düşüncesiz, yakışıklı, seksi, ah Tanrım çok seksi, öhöm öhöm… Harika Piç!

Bennett Ryan aile şirketinde yönetici olarak işe başladığında asistanının bu kadar etkileyici, kışkırtıcı ve aynı zamanda insanı sinir eden bir kadın olacağını hiç düşünmemiştir. Ancak işyerinde duygusal ilişkilerden uzak duran mesafeli bir patron olarak nam salmış olan Bennett, zamanla adeta bu kadına doğru çekilir.

Nefreti ve cinsel çekimi aynı anda hisseden ikili için birbirlerine duydukları açlık bir ihtiyaca dönüştüğünde kaybedilecekler ve kazanılacakların terazideki yeri değişir. Şimdi bir karar verme ve iki bilinmeyenli denklemdeki X'i ve Y'yi bulma vaktidir…

"Tutku dolu bir seks ve insanı cayır cayır yakan bir heyecan fırtınası." 

-RT Book Reviews-

"Harika Piç'in kalbi, sıcaklığı ve kararında fakat iğneleyici bir mizah anlayışı var. Zekice yazılmış hikâyeleri seven aşk romanı okuyucularını inanılmaz ateşli bir sürpriz bekliyor!"

-Myra McEntire-

Takvimimiz^^

07.09.2014

Tanıtım-Çekiliş

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

Fighting!!

08.09.2014

Pudra Tozu- Pudra Tozu'nun İzinde Harika Piç.

Kitap Tutkusu- Bastard Seri Bilgisi.

Kütüphanemden Kitap Manzaraları- Harika Piç Olmak.

Fighting!!-Yazar bilgisi.

09.09.2014

Yorum

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

ÇEKİLİŞ

3 Şanslı kişinin kazanacağı yarışmamız Okuyan Kızlar Kulübü Facebook Sayfasında!!

Katkılarından Dolayı Pegasus Yayınlarına Teşekkürler^^

6 Eylül 2014 Cumartesi

Kemikler Şehri - Cassandra Clare (Ölümcül Oyuncaklar #1)

Kitap Adı: Kemikler Şehri

Yazar: Cassandra Clare

Orijinal Adı: City of Bones

Çeviri: Selim Yeniçeri

Yayınevi: Artemis Yayınları

 Sayfa Sayısı: 571

Basım: Ağustos 2009 / 7. Basım: Ekim 2013

Seri: Ölümcül Oyuncaklar // The Mortal Instruments

Ölümcül Oyuncaklar Serisi (The Mortal Instruments):

#1 Kemikler Şehri (City of Bones)

 #2 Küller Şehri (City of Ashes)

#3 Camlar Şehri (City of Glass)

#4 Düşmüş Melekler Şehri (City of Fallen Angels)

#5 Kayıp Ruhlar Şehri (City of Lost Souls)

#6 Cennet Ateşi Şehri (City of Heavenly Fire)

Yan Seri: Cehennem Makineleri Serisi (The Infernal Devices):

#1 Mekanik Melek (Clockwork Angel)

#2 Mekanik Prens (Clockwork Prince)

#3 Mekanik Prenses (Clockwork Princess)

Ekstra Kitap

#Gölge Avcısı'nın El Kitabı (The Shadowhunter's Codex)

"Sevmek yok etmektir."

Clary Fray'in tamamen normal bir hayatı vardı. Babası ölmüştü, annesiyle yaşıyordu. En yakın arkadaşı Simon'la yaşıtları gibi vakit geçiriyorlardı. Bunlardan biri de barlara takılmaktı tabi ki. O gün Clary kendisinden başka kimsenin göremediği bir cinayete tanık oldu. Ceset ortadan yok olmuştu ve katilleri ondan başka kimse göremiyordu.Gölge Avcılarının kim olduğunu öğrendiğinde Clary bir şey daha öğrenmişti. Tüm hayatı bir yalandan ibaretti. Üstüne annesi de kaçırılınca Clary kendilerine Gölge Avcıları diyen Jace, Isabel ve Alec'in arasında buldu kendini.Alt dünya denilen yarı insan vampirler, kurtadamlar gibi yaratıkların, iblislerin, iblis efendilerinin ve nice doğaüstü yaratığın gerçek olduğuna şahit oldu. Şimdi yapılacak şey annesini kurtarmaktı.Fakat işler umduğu gibi basit değildi. Üstüne Jace'e karşı bir  şeyler hissetmeye başlamıştı.İşler daha ne kadar zorlaşabilirdi ki?----Alışılmadık fantastik hikayeleri çok seviyorum.Cassandra'nın yarattığı dünyayı ve karakterleri çok sevdim. Tempo kitap boyu hiç düşmedi. Heyecandan boğulacak gibi olduğum zamanlar oldu. Gizemler çözüldükçe bambaşka bir yerden yeni düğümler atıldı. Ve merak edilecek yeni şeyler eklendi. Clary ve Jace'i çok sevdim. Atışmaları ve hazır cevaplıkları beni çok eğlendirdi. Aslında ben Simon'ı da çok sevdim.----"Ne yazık ki Cennet'in hanımı," dedi Jace, "tek gerçek aşkım kendime olan."Dorothea güldü. "En azından" dedi, "karşılıksız kalmasından korkmazsın, Jace Wayland."----Kitap boyunca kurduğunuz tahminlerin birçoğunun bir bir yıkılmasına hazır olun. Çünkü olaylar hiç umulduğu gbi gitmiyor. Özellikle finale yakın kısımda Cassandra okkalı bir tokat atıyor. Hala kendime gelemedim. Direkt ikizime mesaj attım: "Bu kitaptan nefret ediyorum :'( -_- " diye! Çok ters köşeydi ama bir yandan da sevemedim işte!Ters köşeler dışında işin felsefesi çok hoşuma gitti. Fantastik bir kitaptan kendime göre inanılmaz çıkarımlar yaptım ve bundan aşırı zevk aldım.---Yasa serttir ama Yasa'dır...---Yazarın kalemini, karakterleri ve olayları çok sevdiğim bir seri oldu. Fantastik severlerin beğeneceğini düşünüyorum tabi okumayan kaldıysa :pPUANIM: ♥♥♥♥♥Sevgiler:*

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

5 Eylül 2014 Cuma

Ah Şu Sahafların Gözü Kör Olsun...

Sahaflara ayrı bir düşkünlüğüm var, girdim mi çıkamıyorum.

Bambaşka bir şey için gittiğim bir yerde gördüğüm sahaf ve sonucu... 

Laurell K. Hamilton'ın Anita Blake serisi dışında başka bir kitabını bulmuşken aldım. :)

Bir Çalgıcının Seyahati'nin ise bende yeri bambaşka. Okuduğum ilk klasik kendisi. Aslında elimde 2000'li yıllara ait bir baskı var ancak bu eski basımı görünce almadan duramadım. 

Ayrı bir postta okuma hikayemi de anlatırım bir gün belki :) 

Laura serisinin 1. ve 2. kitaplarını aldım. Biliyorum benim yaşıma uygun görünmüyorlar ama öyle güzeller ki :)

Okuyacağım bu eğlenceli fantastik seriyi. 

Ciltli baskı ve kapaklara bayıldım,

Ancak iç baskı da en az o kadar güzel :)

Şunlara bakın bir ^_^

Benden tam not aldı :) 

Bende Lisa Valdez'in iki kitabı da var. Biliyorsunuz Koridor Yayınevi Lisa Valdez kitaplarına yeni baskı yapmıyor bu yüzden bulmak çok zor. O nedenle bulmuşken bu kitabı blog ikizim Kitap Tutkusu'na aldım. 

Okul dönemi yaklaştıkça her yeri kırtasiye ürünleri bürümüş, kitaplardan sonra en zayıf noktalarımdan biri. O nedenle yukarıda gördüğünüz rengarenk kalemleri de aldım. :3

Alışveriş yapmayı düşünmediğim bir dönemde yine alışveriş yaptım :(

Ne diyeyim, ah şu sahafların gözü kör olsun... 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Ne kadar az sükrediyoruz

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Rabb’in hoşnutluğunu kazanma ve kulluğun hakkını verebilmek için dört esas olduğunu söylüyor: ‘Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak ve şükr-ü mutlak’. Bu esaslar içinde en önemlisinin ise şükür olduğuna işaret ediyor.Şükretmeden mi yaşıyoruz? Yahut ne kadar şükrediyoruz? Başka bir deyişle gerçek şükürle tanışmadığımız için mi nimetler artmıyor? Allahü Teâlâ, İlahi Beyan’daki birçok ayet-i kerime ile kullarını ehemmiyetle şükre davet ediyor. Âl-i İmran Sûresi’nde şükredenleri mükâfatlandırmayı vaat ederken, İbrahim Sûresi’nde “Şükrederseniz, elbette daha çok veririm.” buyuruyor. Rahman Sûresi’nde otuz bir defa geçen, “Rabb’inizin nimetlerinden hangi birini inkâr edeceksiniz.” ifadesiyle ise şükürsüzlüğün bir tekzib ve inkâr olduğunu gösteriyor.Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 28. Mektup Beşinci Mesele’de şükür konusunu müstakil olarak ele alıyor. Risale-i Nur eserlerinde sık sık ve değişik vesilelerle bu konudan bahseden Üstad için şükür, tefekkür sisteminde son derece önemli kavramlardan. Hacim olarak küçük, muhteva açısından büyük olan Şükür Risalesi’nde Üstad Hazretleri, şükrü ahlâkî ve tasavvufî bir kavram olarak ele alıyor. O’na göre şükür, “Âlemin yaratılışının (hilkat) en önemli neticesidir.”Şükür ve hamd, birbirinden farklı iki kavramŞükür hakkında çok söz söylenmiş, bu kavramın birçok tanımı yapılmış. Müfessir Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili adlı eserinde şükür kavramını tanımlarken şükür ve hamd kelimeleri arasındaki farkı şöyle değerlendiriyor: “Şükür, geçmiş olan bir nimete kavlen, fiilen veya kalben Mün’imini tazim ile mukabele etmektir. Sadece fiilen veya kalben yapılan şükür ne medihtir ne hamd. Lâkin lisan ile kavlen yapıldığı vakit hem hamd hem medih olur ve bu hamd şükrün başıdır. Hamd ve şükür, ikisi de bir hakk u hakikat aşk u inşirahı ve binaenaleyh ahlâkı olmakla beraber, hamdde mana-yı şevk, şükürde mana-yı sadakat daha barizdir. Bu suretle şükür bir mâzi-i mütehakkıkın hatıra-i tebcili olduğundan daha zor, yapanları daha azdır.” Fethullah Gülen Hocaefendi ise şükür ile hamdin farklılığına şu şekilde dikkat çekiyor: “Şükür, mevcut bir nimet karşılığında Allah’a mukabelede bulunma demektir. Hamd’de ise bir mukabele meselesi söz konusu değildir. Bu itibarladır ki bu dört esas arasında hamd değil de şükür tabiri kullanılmıştır. Aslında burada ciddî bir şekilde şuura parmak basma hususu da söz konusudur.” Şükür konusu üzerinde tafsilatlı bir şekilde ilk duran mütefekkirlerden İmam Gazzali de şükrü sabırla birlikte ele almış. Şükür konusunu detaylı bir şekilde inceleyerek tevhid ile şükür arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş. Bu kavramın hakikatini kavrayabilmek için şükrün, ilim/bilme, hal/hissetme ve amel/yapma olmak üzere üç ciheti bulunduğuna işaret etmiş. Bu sebeple şükür, kısaca ‘nimeti, nimeti verenden bilme, nimetin verilmesinden dolayı mutluluk hissetme ve nimeti veren kişinin maksadına ve sevgisine uygun bir şekilde davranma’ olarak tanımlanmış.İlahi nimetlerin terki değil, şükrü gerekiyorBediüzzaman Hazretleri, şükrü; “Nimetleri doğrudan doğruya Cenab-ı Hak’tan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmektir.” şeklinde tanımlıyor. Bu sözüyle o, şükrün, bilme, dile getirme ve hissetme şeklinde Gazzali’nin de temas ettiği üç farklı yönü üzerinde duruyor. Ancak nimetlere ihtiyaç hissetmeyi, son merhalede zikrederek, bu duyguya sahip olmanın önemine ve zorluğuna işaret ediyor. Bediüzzaman, nimetin nimet olduğunun farkına varmak ve kıymetini takdir etmeyi ‘manevî şükür’ mefhumu içinde değerlendiriyor. Nimetin kıymetini bilme esasına dayalı iktisatlı yaşamayı ve nimetin kıymetini anlamayı temin eden orucu ‘manevi şükür’ olarak nitelendiriyor. İsraf ve iktisatsızlığın şükrün zıttı olduğunu, “Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıddır, nimete karşı zararlı bir küçümsemedir. İktisat ise nimete karşı ticaretli bir ihtiramdır.” sözleriyle ifade ediyor. Musibet ve hastalık zamanlarında Cenab-ı Hakk’a karşı şükür hisleriyle dolu olmanın, nimetin ve sağlığın değerini anlamamızı temin eden en samimi kulluk hali olduğunu; “Musibet zamanında yapılan şükür, musibetin her saatini bir gün ibadet hükmüne geçirir. Zira bu tür ubûdiyete riya giremez.” şeklinde değerlendiriyor. Bediüzzaman, bazı mutasavvıfların ‘terk-i dünya’ anlayışına karşı ‘şükr-ü mutlak’ kavramını öne çıkarıyor. Dünya nimetlerinin terkini değil, İlâhî nimetlerin kıymetinin bilinip hakkıyla tanınması ve Rahmet-i İlâhiye’nin lütufları üzerinde tefekkür edilmesi gerektiğini söylüyor.Şükrün de kazası varBediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Mesnevi-i Nuriye Zeylü’l-Habbe’de şükrü şu şekilde değerlendiriyor: “İ’lem Eyyühel-Aziz! Cenab-ı Hak seni ademden vücuda ve vücudun pek çok eşkal ve vaziyetlerinden en yükseği müslim sıfatıyla insan suretine getirmiştir. Mebde-i hareketin ile son aldığın suret arasında müteaddid vaziyetlerin, menzillerin ve etvar ve ahvalin her birisi sana ait nimetler defterine kaydedilmiştir. Bu itibarla, senin geçirmiş olduğun zaman şeridine elmas gibi nimetler dizilmiş, tam bir gerdanlık veya nimetlerin enva’ına bir fihriste şeklini veriyor. Binaenaleyh geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında, ahvalinde, ‘Nasıl bu nimete vâsıl oldun? Ne ile müstehak oldun? Ve şükründe bulundun mu?’ diye suale çekileceksin. Çünki vukua gelen haller suale tâbidir. Amma imkânda kalıp vukua gelmeyen şeyler suale tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahval, vukuattır. Gelecek ahvalin ademdir. Vücud mes’uldür, adem ise mes’ul değildir. Öyle ise mazide şükrünü eda etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır.”Hayatın gayesiFethullah Gülen Hocaefendi, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin şükür konusundaki beyanatlarını şu şekilde değerlendiriyor: “Bediüzzaman Hazretleri, Lem’alar’da, kâinatın gayesinin hayat, hayatın gayesinin de şükür olduğunu ve bunun aksine, hayatın gayesini, ‘Rahatça yaşamak, gafletle lezzet peşinden koşmak ve heveskârâne nimetlenmektir’ şeklinde tarif edenlerin hayat hakikatine karşı küfrân-ı nimette bulunduklarını ifade eder. Mektubat’ta da, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesinin iman-ı billâh olduğunu belirtir. Klasik kitaplarda şükrün nevileri çerçevesinde kavli, fiilî ve hali şekillerinin olduğu üzerinde durulmuştur. Vakıa bunlara fikrî şükrü eklemek de mümkündür. Evet, insan, kafasında sürekli olarak topyekûn varlık ve insanlığın mazhariyetlerini düşünmesi, bütün bunlar Cenab-ı Hakk’ın nimetleri olması itibarıyla fikrî birer şükürdür. Bunları, yer yer diline dolayıp tekrar etmesi kavlî şükür; diliyle söyleyip ibadet ü taatla mukabelede bulunması fiilî bir şükür ve bütün bu hususları sürekli vicdanında duyup yaşaması ve bu duyuşlarını tavırlarıyla ifade etmesi de hali bir şükürdür.”

4 Eylül 2014 Perşembe

Hep Seni Bekledim - Jennifer L. Armentrout (Wait For You #1)

Kitap Adı:Hep Seni Bekledim

Yazar: Jennifer L. Armentrout (J. Lynn)

Orijinal Adı: Wait For You

Çeviri: Serkan Göktaş

Yayınevi: Dex Plus

 Sayfa Sayısı: 415

Basım: 2014

Seri: Wait For You #1

Seri Sıramalası

#1 Hep Seni Bekledim (Wait For You) - Cam&Avery

#1,5 Trust in Me - Cam&Avery (Cam'in gözünden ilk kitapta olmayan kısımlar)

 #2 Be With Me - Teresa&Jase (Cam'in kızkardeşi ve arkadaşı)

#2,5 The Proposel - Teresa&Jase

#3 Stay With Me - Jax&Calla

#4 Fall With Me

#5 Forever With Me

#6 Fire in You

Her an patlak ermeye hazır bir felaket gibiyiz...

Jennifer L. Armentrout'un kalemini çok seviyorum. İster fantastik olsun ister romans; young adult türünde bana göre tartışmasız derecede başarılı kalemlerden. Henüz okuyup beğenmediğim bir kitabı olmadı.

Tabi bu sizin türü sevip sevmemenizle de alakalı... 

Hep Seni Bekledim Jennifer'ın  romans türündeki kitaplarından.

Avery, 14 yaşında yaşadığı olayı bir türlü unutamamaktadır. Daha doğrusu ailesi de çevresi de unutmasına izin vermemektedir. Konu sürekli farklı versiyonlarıyla anlatıla anlatıla taze tutulmaktadır. Avery en sonunda buna dayanamaz ve üniversite okumak için ailesinden ve çevresinden çok uzak bir yere gelir.

Tek istediği bakışlardan rahatsız olmadığı bir ortamda yaşamaktır.

Sessizce okula gitmek..

Ancak daha ilk gün bir felaketle karşılaşır. Cam!

Gerçek olamayacak derecede mavi gözlere sahip, okulun efsane yakışıklısı.

Ve ilk günden kızımız bu efsaneye çarpar. 

Sürekli karşısına çıkan Cam'le bir de aynı apartmanda oturmaktadırlar.

Cam de Avery'i gözüne kestirmiştir. Avery sürekli mailler ve gizli aramalar aldığı geçmişinden bir türlü kurtulamazken Cam'le nasıl bir gelecek kurabilirdi ki?

Üstelik Cam'in de sakladığı bir şeyler varken.... 

---

Yine bir Jennifer klasiği, harika bir kitap.

Severek ve heyecan içinde devamını merak ederek okudum.

Karakterleri sevdim.

Duygular çok güzel anlatılmıştı.

Avery'nin arkadaşları Brid ve Jacop'ı çok sevdim :)

---

1,5 nolu kitap Cam'in ağzından ilk kitapta öğrenemediğimiz şeyleri anlatacak. 

Umarım Dex Plus ara kitapları da çıkarır. 

Yazarın ise en merak ettiğim serisi  ise Gambler Brothers serisi. Çıktığı gün ikizim mod D&R da alıp soluğu,  bitirene kadar hayatla ilişiğimi kesmek istiyorum.  Tabi dayanamayıp orijinalinden okumazsam :p

PUANIM: 

ALINTILAR:

Cam mütevazılığı konulu alıntı:

Avery: Rahatsız edecek başka kimsen yok mu senin?

Cam: Varlığımla ödüllendirebileceğim sürüyle insan var ama ben seni seçtim. 

---

Cam: Her zaman yarın vardır.

Avery: Ne olacak yarın.

Cam: Yine soracağım. 

Avery: Cevap aynı olacak. 

Cam: Belki. Belki de değil. Belki de evet dersin. Ben sabırlı bir adamım ve senin de dediğin gibi kolay kolay vazgeçmem. 

----

-Sen iyi birisin Cam.

-Hayır değilim. Sadece seninleyken iyiyim. 

---

Mükemmeldi. Tek umudum sona ermemesiydi. 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

2 Eylül 2014 Salı

Merhaba, Ben Bambaşka Bir Şehirde Yeni Bir Okula Başlayan Kız! (Konulu Kitaplar)

Merhaba, ben herkesin birbirini tanıdığı okulunuza aniden gelen Yeni Kız!

Başta çekingen ve soğuk göründüğümü biliyorum. Zaten geçmişimden kaçtığım, yeni bir sayfa açmak istediğim için buradayım. Hiç kimsenin beni ya da başıma gelenleri bilmediği bir yerde.

Sırrımı benden alamasınlar diye kimseyle yakınlaşmayı düşünmüyordum aslında. Ama okuldaki herkesin ilgisini bir anda üstüme çekince ve okulun en popüler, yakışıklı ve istenen erkeğinin de hedefine girince işler hiç de umulduğu gibi gitmiyor.

Merhaba, ben yeni kız! Tanışalım mı?

HEP SENİ BEKLEDİM

Ben bu yazının ilham kaynağı; Avery Morganstein. Dans etmeyi seven, mutlu bir kızdım aslında. Ta ki 14 yaşında yaşadığım o olaya kadar. O günden sonra hiçbir şey aynı olmadı. Ve olaylar ağızdan ağıza yarım yamalak yayıldıkça (Ah, Avery bir bilsen yarım yamalak dedikoduların insanları nasıl saçmalattığını!) daha fazla yaşadığım yerde kalamadım. Ailemi de karşıma alarak beni tanıyan hiç kimsenin olmadığı uzak bir üniversiteye geldim. İlgiyi üstüme çekmekten nefret ediyordum ama ilk günden okulun bir nevi ilahı duvar gibi kasları olan, gerçek olamayacak mavi gözleri olan Cam'e çarpıverdim! Üstüne bu konuda hevesli iki de arkadaş edindim. Ama geçmişim yakamı bırakmazken ne yapabilirim ki?

OBSİDİYEN - LUX SERİSİ

Öküz, n'olucak! Annem yüzünden aniden bu kasabaya taşındığımda ve yan komşuma yol sorduğumda karşıma bir öküz çıkacağını nereden bilebilirdim! Hem öküz, hem uzaylı, hem de taş malesef! -_- Üstelik okulda da sürekli karşımda! Pardon, arka sıramda ve sürekli kalemiyle beni dürtmekle meşgul! Ama çok tatlı bir kız kardeşi var, onun hatırına katlanıyorum. Hayır, ona katlanmamın taşlığıyla hiçbir alakası yok... 

ALACAKARANLIK

Ben bu furyanın baş temsilcilerinden: Isabella Swan. Ama Isabella'dan nefret ederim, bu yüzden lütfen bana Bella deyin! Annem kendinden genç biriyle çıkıp, artık yerinde duramaz olduğunda ona ayak bağı olmamak için güneşin kavurucu sıcağı altındaki evimden Forks'a geldim. En yağışlı ve kasvetli havaya sahip o tuhaf kasabaya babamla yaşamaya. Hiçbir zaman parlak biri değildim, genelde utangaç ve salağım. Edward'a göre beynimde bir sorun var. Edward demişken, Edward benim vampir erkek arkadaşım. Dünyanın en silik insanıyken daha bu okuldaki ilk günümde bir sürü arkadaş ve hayran edindim. Üstelik o tuhaf aileyi de gözüme kestirdim, başta Edward olmak üzere. Bizim hikayemizi muhtemelen bilmeyen yoktur, yanılıyor muyum?

YARALI

Lanet olsun yaşadıklarıma kimse inanmıyor! Beni sert seviyor sanıyorlar, ailem bile! Nasıl kendi evlatları dururken bir yabancıya inandılar aklım almıyor! Ah, pardon; o kadar sinirli ve yıkılmış bir haldeyim ki kendimi tanıtmayı unuttum. Ben: Sidney! Her şeyi silip yepyeni bir başlangıç yapmıştım. Ta ki yanlışlıkla hiç tanımadığım hocamla flört edene kadar! Üstelik ben ne kadar silsem de geçmiş hala peşimde... 

GABRIEL'IN CEHENNEMİBen de her şeyi silip yeni sayfa açanlardanım. Minicik tek göz odamda, okula devam etmeye çalışıyorum. Ama Profesör Emerson bunu hiç de kolaylaştırmıyor. Ah köpeklerin yaşayamayacağı pahalı dairelerin tanrıları, sadece beni rahat bırakmasını istemiştim, bana acımasını değil! Ancak onun aslında geçmişim olduğunu nereden bilebilirdim!

TANRIÇA SERİSİKaçacak bir geçmişim yok çünkü ben acılarımla yüz yüzeyim! Annem kanser! Ve artık umut yok... Son günlerini yaşaması için onu doğduğu kasaba Eden'a getirdim. Ve ben de orada okula başladım. Okulda tanıştığım kız bana zarar vermek üzereyken şimdi kendi boğulmak üzereydi ve ben onu kurtaramıyordum. Yanımıza gelen gizemli yabancıya onu kurtarması karşılığında bir söz verdim ama bu sözün 6 ay onunla yaşamak anlamına geldiğini bilmiyordum. Üstelik o adam Hades'ti!  

TATLI BELAGeçmişimi yok sayıyorum! Artık iyi biriyim. Sırf o  dünyadan uzak durmak için en yakın arkadaşım America'yla yeni bir şehirde bir okula başladık. Tek amacımız kurtulmaktı. Ancak daha büyük bir belaya bulaştım: Travis! Ama tatlı bir bela. Okulun dövüşçü, dövmelerle dolu kötü çocuğu, nasıl benden hoşlanıyor olabilir ki?-----Ben Yeni Kız!Tür, yazar fark etmez. Her yerde karşınıza çıkabilirim. :)

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

1 Eylül 2014 Pazartesi

OKK 34.Blog Turu Hep Seni Bekledim - Jennifer L. Armentrout // Tanıtım - Çekiliş

Herkese merhaba!

Yepyeni bir turla karşınızdayız. Kitabımız çok sevdiğimiz bir yazar olan Jennifer L. Armentrout’un 

Hep Seni Bekledim kitabı.

Kitabımızı tanıyalım^^

Bazı şeyler beklemeye değer…

Beş sene önce bir partide Avery Morgansten'in tüm hayatı değişti. Evden çok uzakta bir üniversite, şimdi her şeyi geride bırakmak için harika bir fırsat. Tek yapması gereken, derslere zamanında girmek, sol bileğindeki bilekliği asla çıkarmamak, dikkatleri üzerine çekmemek ve belki de bir iki arkadaş edinmek. İhtiyacı olmayan tek şey ise, ince ince planladığı hayatını alt üst edecek bir erkeğin radarına girmekti.

Çoksatan Lux ve Melez Sözleşmeleri serisinin yazarı Jennifer L. Armentrout'tan yepyeni bir aşk hikâyesi!Çıktığı gün kitap satış listelerini sarsan ve Forbes dergisine kapak konusu olan Hep Seni Bekledim'i elinizden bırakamayacaksınız.

Takvimimiz^^

31.08.2014

Tanıtım-Çekiliş

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

Fighting!!

01.09.2014

Kitap Tutkusu-Bir Okurun Yazar Sevgisi.Kütüphanemden Kitap Manzaraları-Merhaba, Ben Bambaşka Bir Şehirde Yeni Bir Okula Başlayan Kız (Konulu Kitaplar)

Fighting!!-Videolarla Hep Seni Bekledim.

02.09.2014

Pudra Tozu-Bir Tur Böyle Geçti.

Kitap Tutkusu-Seri Hakkında Bilgi.

03..09.2014

Yorum

Pudra Tozu

Kitap Tutkusu

Kütüphanemden Kitap Manzaraları

Fighting!!

ÇEKİLİŞ!!

5 Şanslı kişinin kazanacağı yarışmamız Okuyan Kızlar Kulübü Facebook Sayfasında!!

 Takipte kalın!!!

Katkılarından dolayı Dexplus'a teşekkürler^^