26 Aralık 2015 Cumartesi

Ayşe Özkalay: Üç evladım var dördüncüsü Kimse Yok Mu

Kimse Yok Mu Derneği'nde geçtiğimiz günlerde nöbet değişimi yaşandı ve yeni başkan Ayşe Özkalay oldu. Kadın dünyasının inceliklerle dolu olduğunu söyleyen Özkalay, “Bu ince detayların yardım projelerinin oluşturulmasından yürütülmesine kadar pek çok süreçte farklılık meydana getireceğine inanıyorum.” diyor.

Kimse Yok Mu ile uyandığımız bir bayram sabahında tanışıyoruz Ayşe Özkalay ile. Üç çocuğunu eşine emanet etmiş, düşmüş Bilge Köyü yollarına. Zira bir gecede ailesini yitiren 60 yetimin gözü yollarda. Özkalay, Bilgeli çocuklara defter, kalem ve şeker dağıtıyor, bayrama o çocukların gülen yüzleri sayesinde eriyor adeta. Miniklerden biri, Kimse Yok Mu'dan (KYM) gelen ablasına yanaşıp, “Ben de büyüyünce çocuklara oyuncak getireceğim.” diyor, afacan bir velet mühendis olmak istediğini anlatıyor. En çok evladını kaybeden annelere kulak veriyor Özkalay. Kendisi de bebeklerini yitirmiş vaktinde. “26 yaşındayım ama çok yaşlı görünüyorum” deyip üzülen bir anneye, “Sen hepimizden güzelsin.” şeklinde iltifat edip sarılıyor. Ayrılmadan önce yaşlı teyzelerin ellerinden öpüp hayır dua almayı da ihmal etmiyor. İki yıldır KYM'nin başkan yardımcısı olan Özkalay, geçen hafta itibariyle başkan ve KYM'ye anne eli değdi diyenler haklı. Özkalay, “Üç tane evladım vardı, dördüncüsü Kimse Yok Mu oldu.” diyor.

Derneğin başında kadın olması nasıl bir fark oluşturur?

Kamuoyunda takdirle karşılandı. Öyle ki; tebrik mesajlarına ve telefonlarına yetişmekte güçlük çektim. Bu durumu hem derneğimiz hem de toplumumuz adına sevindirici buluyorum. Genel başkan yardımcısı olarak vazife yaparken de derneğimizi aktif bir şekilde temsil ediyordum. Yani kadının gücüne başından beri inanan ve kadını destekleyen politikalar geliştiriliyor. Kadın yöneticilerimiz, çalışanlarımız ve gönüllülerimiz her zaman bu bütünün en değerli parçaları oldu. Tüm projelerimizde mutlaka bir kadın dokunuşu var.

Özellikle muhafazakâr camiada ‘Kadından yönetici olur mu?' bakışı hâkim…

Bu bakış açısına hep mesafeli durdum. Bırakın çağımızı, kendi tarihimize baktığımızda da kadınların her dönemde yönetimde söz sahibi ve hayır işlerinde oldukça gayretli olduklarını görüyoruz. Yöneticisi olduğum kurum bir yardımlaşma derneği ve bence hayır yapmak en çok kadınlara yakışıyor. Hz. Hatice annemiz, ticaret hayatını Müslüman olduktan sonra da sürdürüyor. Efendimiz'e arka çıkıyor, vahyin ağırlığını O'nunla paylaşıyor. Hz. Aişe annemiz, minyon ve atik olması sebebiyle savaş stratejilerini belirleme noktasında ön cephe ve arka cephe arasında ulaklık yapıyor. Hz. Fâtıma annemiz de cerrahi yeteneğini kullanarak bizzat cephede askerleri tedavi ediyor. Görüyoruz ki fıtrat dini olan İslâm, kadını eve hapsetmemiş, kadına özgür iradesi ışığında dilediği kadar sorumluluk alacak şekilde yetenekleri doğrultusunda sosyal hayatın içine konumlandırmış. Ayrıca oksitosin prolaktin denilen şefkat hormonları kadınlarda yüksek. Kadın dünyası daha detaylı, inceliklerle dolu ve duygulu... Bu ince detayların yardım projelerinin oluşturulmasından yürütülmesine kadar pek çok süreçte farklılık oluşturacağına inanıyorum.

Zorlukları var mı peki?

Gerçek anlamda yok. Vermeniz gereken kararları olması gerektiği gibi verip işleyişe sokabiliyorsunuz ama kendi iç dünyanızda yaşadığınız çalkantılar belki bir erkekten daha derin oluyor. Mesela işten çıkarmamız gereken çalışanlar konusunda karar alıp uygulamaya soktuktan sonra evde ağladığım çok olmuştur veya mağdurlara yardım etmek için istediğimiz izin çıkmadığında o bölgedeki çocukları, annelerin boynunun nasıl büküleceğini yetimlerin eksik kalacağını ruhumun derinliklerinde duyup yemek yiyemediğim çok olmuştur. Velhasıl toplum açısından bir kadın yönetici her açıdan faydalı ama kendi iç dünyasında ciddi anlamda yıpranıyor. Tek dezavantajı bu ama o ızdırapların içinde de farklı bir lezzet var; hayata geliş amacımız, insan-ı kamilliğe ulaşmak. Allah'ın en kıymet verdiği kulları için çekeceğiniz her ızdırabın, hüznün ötelerde çok büyük kıymetler olacağını düşünüyorum.

‘Kimse Yok Mu diyenlere anne eli uzanacak.' yorumları yapılıyor, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anne olmak, pek çok meşakkati taşımaya gönülden razı olmak demektir. Anneler, yaşatmak için yaşar ve bu sebeple çok güçlülerdir. Ben de tüm vazifelerimden önce bir anneyim. Üç tane evladım var, dördüncüsü Kimse Yok Mu. O nedenle bu yorumlar beni mutlu ediyor, içimdeki güce güç katıyor. Zira ‘Kimse yok mu?' diyenlere bir anne şefkatiyle el uzatılması, bunu farklı ve anlamlı kılacaktır diye düşünüyorum. Karnını doyurduğumuzu bildiğim insanları düşünmek beni doyuruyor sanki. Hele faaliyetlerimizi yakından görmek için sahaya indiğimde her çocuğu kucaklamak, susuz beldelere su götürmek, görmeyenin gören gözü olmak, hastanın yarasını sarmak, yetimin annesi olmak hisleri beni sarıp sarmalıyor.

Eşiniz başkan olmanızı nasıl karşıladı?

Bir akşam Afrikalı önemli bir iş kadınıyla ailecek yemek yedik. Neler yaptığımızdan bahsederken misafirimiz çatalını, bıçağını bırakıp alkışlamaya başladı. Tam estağfurullah diyecekken, ‘Bu alkış eşinize. Sosyal hayatta aktif her evli kadının en büyük destekçisi eşidir.' dedi. Buradan eşimin tepkisini anlamanız mümkün.

Aileniz iştirak ediyor mu dernek faaliyetlerine?

Tabii, siz ne yaşıyor, neyle meşgul oluyorsanız akşam yemeği sohbetlerinizde de çocuklarla onu konuşuyorsunuz. Hele bir yerlere gidip geldiyseniz birebir yaşıyor çocuklarınız onu sizinle. Benim âdetimdir nereye gitsem sunum yapar, orada çektiğim fotoğrafları hikâyeleriyle çocuklarıma anlatırım. Harçlıklarını biriktirip yetim kardeş edindiler, su kuyusu açtırmak, katarakt yaptırmak en büyük hayalleri oldu. Aslında çocuk yetiştirmenin en kolay yolu hayır işleriyle hayatınızı süslemek.

‘EMANETE LAYIKIYLA SAHİP ÇIKACAĞIZ'

Kimse Yok Mu'nun terör kelimesiyle yan yana anılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Asla kabul etmiyorum. Sevginin, yardımlaşmanın, şefkat elinin, merhametin neresine terörü yerleştirebilirsiniz? Dünyanın 100'ü aşkın ülkesinde ve ülkemizde mağdurların, mazlumların, yetimlerin ve daha nicelerinin elinden tutan, milletimizin yüz akı olmuş, tüm dünyada takdirle karşılanan, böylesi şeffaf bir hayır kurumunun ‘silahlı terör örgütü' olarak itham edilmek istenmesini bir akıl tutulması, bir vicdan kararması olarak yorumluyorum. Hele de ırk, din, dil ayrımı yapmadan tüm dünyadaki icraatlarıyla gözler önünde olan bir dernek nasıl nefret, şiddet, acımasızlık ve düşmanlık üzerine bina edilen terör kelimesiyle anılabilir? Asla kabul etmiyorum. Bazen, sözlerinizin tükendiğini hissedersiniz… İnanın bu asılsız isnatlar karşısında benim de öyle oluyor, yüreğim sıkışıyor. Umarım bu korkunç yanlıştan bir an evvel dönülür.

Tazyiklere karşı nasıl bir duruş sergileyeceksiniz?

Bizim için nefes aldığımız her an, üzerimize güneşin doğduğu her gün insana hizmet götürmek için bir imkândır, fırsattır. Bu şansı Rabb'im bize verdiği müddetçe yaşamak da, yaşanılanlar da güzeldir. Biz doğrularımızdan ve değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu işe gönül verdiğimizde, başladığımızda nasıl aşk şevk içindeysek aynen öyle devam edeceğiz. Yılmak, yorulmak ya da ümitsizliğe düşmek kavramlarına lügatimizde hiçbir zaman yer olmadı, olmayacak. Tüm hukukî; haklarımızı sonuna kadar koruyacak, haklarımızın her daim takipçisi olacağız. Bu dernek, milletimizin bize bir emanetidir. Emanetimize layıkıyla sahip çıkmaya devam edeceğiz.

Dualarınız ne yönde şu günlerde?

Her şeyin güllük gülistanlıkmış gibi gösterilmeye çalışıldığı ülkemin gerçekten bir gülistan olmasını temenni ediyorum. Tefrikaların olmadığı, insanların ötekileştirilmediği, ‘Kimse yok mu?' feryatlarının yükselmediği bir ülke, işte böyle bir dünya hayal ediyor ve bunu Rabb'imden dua dua niyaz ediyorum. “Rabb'im imanımızı, sağlığımızı, iffetimizi, namusumuzu, aklımızı, yaşama sevincimizi ve hürriyetimizi rızan doğrultusunda bize bağışla, sürekliliğini nasip et, önce millet sonra da tüm insanlık olarak bizleri bu hasletlerden uzak etme” diyorum her elimi açtığımda.

DERNEK ÇALIŞMALARINA ARALIKSIZ DEVAM EDİYOR

Başkan Ayşe Özkalay'a göre derneğin kapandığını düşündürmek için hayli çaba sarf edenler oldu ancak böyle bir şey söz konusu değil. KYM, dün olduğu gibi bugün de yardım çalışmalarına aralıksız olarak devam ediyor. Uluslararası mecrada da faaliyetleriyle dikkat çeken itibarlı bir konumda. Yasal mevzuat gereği kampanya düzenleyemediklerini belirten Özkalay, “Birbirinden faydalı projeler için yardımseverlerin bağışlarını kabul etmeye devam ediyoruz.” diyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder