4 Aralık 2015 Cuma

Saklı bavuldan çıkan İstanbul fotoğrafları

Cumhuriyet dönemi sonrası İstanbul'da yapılan arkeolojik kazıların detaylı fotoğrafları, İngiliz Birmingham Üniversitesi arşivlerinde bulundu. Bir çantanın içinden çıkan fotoğraf ve çizimler, 1927-1957 seneleri arasında yapılan kazıları kayıt altına almış.

Yahya Kemal Beyatlı, “Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî; ve Edebî; Hatıralarım” adlı kitabında Türkiye toprakları dâhilinde bulunup çıkarılan kadim eserlere dair şu değerlendirmede bulunuyor: “Türk vatanında Bizans ve Latin kitabelerini asla yerlerinden kaldırmasınlar. Dünyada her milletin vatanı diğer bir milletin mî;râsıdır. Milletlerin tevârüs ettiği eserler kendi milliyetlerine mâl olmuş eserlerdir. Toprak üzerinden nişâneleri kaldırmak ilim karşısında mâzî;yi unutturmaz. Macarlar, Budin toprağını Türklük nişanelerinden ârî; bir hâle getirmekle fenâ ettiklerini şimdi anlıyorlar.”

Cumhuriyet kadroları ile artan tarih hassasiyetinin oluşmasında hiç şüphesiz, Osman Hamdi Bey gibi son devrin Osmanlı ricalinin tesiri büyüktü. 1891 senesinde açılan Müze-i Hümayûn, Osmanlı topraklarında yürütülen eski tabiriyle hafriyat ilminin bir sonucuydu. Arkeolojinin Batılı ülkelerle beraber seyretmesinin en büyük sebebi Türklerin üzerinde bulundukları kadim mirastan kaynaklanıyor. Cumhuriyet devrinde de açılan bu cevher yabancı ilim adamlarının katkılarıyla genişledi. Yeni yönetimle beraber, payitaht İstanbul unvanı başkent Ankara'ya geçerken, imparatorluğun eski başkenti, pagan Roma ve Hıristiyan Bizans araştırmalarına açıldı. Uzun yıllar devam eden savaş, işgal, göç ve siyasi hareketliliğin müsaade etmediği arazi adım adım ilim çevrelerine teslim edildi. Bundan sonra, yabancı mütehassıs arkeologların başta yer altındaki tarihi mirası keşfetme yolculuğu hız kazandı. İstanbul merkezinde Sultanahmet Meydanı ve Beyazıt Meydanı seçilen yerlerin başında geliyordu. Yangınlarda tahrip olmuş kilise camileri, şehrin surları, hamamlar, sarnıçlar ve Bizans Sarayı kalıntıları, yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılıyordu. Bugün tarihi kıymetine baha biçilemez olan arkeolojik buluntulardan bir kısmı hâlâ yer altında, bir kısmı da İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.

1927-1957 seneleri arasında İstanbul'da bulunarak bu kazılara katılan İngiliz sanat tarihçisi David Talbot-Rice'ın arşivi yakın bir zaman önce keşfedildi. Birmingham Üniversitesi Doğu Akdeniz Arşivi içinde bir çantada bulunan fotoğraflar ve çizimler, İstanbul'un yer altı tarihine ışık tutacak belge ve bilgiler içeriyor. 785 parça görsel, çizim ve notlar henüz akademik ellerde tasnif edilip kaynak haline gelmiş değil. Arşivlerde sergilenen malzemeden birkaç fotoğrafı ve ulaşabildiğimiz bilgileri derledik.

Arkeolojik kazılar, Sultanahmet Meydanı ortasında etrafı çevrilen yer içinde başlamış. Yapılan çalışmalarda, imparatorluğun simge yapılarından Zeoksipos Hamamı kalıntılarına ulaşılıyor.

Laleli'de bulunan Bodrum Mesih Paşa Camii veya eski adıyla Myrelaion Kilisesi

Sultanahmet Meydanı'nda bulunan yılanlı sütunun üç başından biri.

İngiliz sanat tarihçisi David Talbot-Rice'ın kazılar esnasında çekilmiş bir fotoğrafı.

Ayvansaray'da yer alan Toklu Dede Mescidi, eski bir Bizans kilisesinden devşirme. Bakımsızlıktan yok olup giden mescidin adı bugün imar planlarında bile geçmiyor, zira son değişikliklerden sonra burada özel bir şirketin rezidans projesi yükseliyor.

Zeuksipos Hamamı kalıntıları.

Aya İrini Kilisesi altında bulunan sarnıca girmiş iki kişi görülüyor.

İstanbul'un altında uzayıp giden dehlizler ve su yolları, hep efsane gibi gelmiştir. Ama İngiliz arkeoloğun objektifinden çekilen fotoğraflar Hipodrom'un altında saklı bir gerçeği ifşa ediyor.

Bodrum Camii altındaki sarnıçtan çekilmiş fotoğraflar. Bizans devrinde ibadethaneler genelde büyük bir sarnıcın yakınına veya üstüne yapılıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder